Geceler bitti. Yolculuklar bitti. Yeni yerler, yeni sabahlar bitti. Her yerde bin yıllık bir aşınma, solgun zaman kokusu. Senden önceki haline döndü kalabalık. Gamzeli sular yü­rürdü dünyaya, kirpiğin kaşına her değdiğinde. Ben deniz derdim hazla, gökyüzü niyetine bakardı başkaları. Kimsenin sesinde bulut yok, kanat yok, rüzgar yok; bir hızar sesiyle ko­nuşuyor artık herkes. Kalbinle donattın önce gövdemi, sonra aşkın nasıl bir yoksulluğa dönüştüğünü gösterdin. Sevinçler bitti, kapı zilleri bitti. Ne bir yere giden var, ne gelenlerin yü­zünde bir iyilik. Senden başka anısı yok döndüğün yerlerin. Tükeniş kendini yokluğunla tanımlıyor. Açık yarada bir ayaz şimdi anılar. İncelikler bitti; o güzel telaşlar. Ne bir yağmur sesi çatılarda, ne camlarda yüzünden bir balkıma ki düş ku­rabilsin odalar. Sen oyunlarından çekildin, birbirine küstü çocuklar. Yaşlılar aynaya bakmayı unuttu. Ben durdum tüm bunların ortasında, boynumda ağır dilsiz bir çan, ölüme dek seni susmaya yargılı. Özgürlük bitti. Övünme bitti.
Bizi ninnilerle uyutan Bize en doğru ve en güzel örnek diye Geçmiş zamanı gösteren tarih! Alnında altı bin yıllık buruşukluklar ve şüpheler karışık Ona bazen eski anılarını sorarım O boğuk ve paslı bir sesle Başlar birer birer anlatmaya Mutlaka bir yenen, öte yanda on yenilen Çiğneyen haklı, çiğnenen utanç içinde Ezmeye alkış, gurura secde Hak kuvvetlinin, söz kötünündür Ezmeyen ezilir... Düşünceye artık yeter egemenliğiniz Yaşanır pek güzel zorbalıksız İşte gerçek özgürlük Ne savaşçı, ne savaş Ne zulüm, ne baskı Ben benim, sen de sen, ne efendi, ne de kul Kuşku bir aydınlığa koşmaktır Doğruyu aydınlatmak akıl için haktır. Tevfik Fikret
Reklam
Neredeyiz?
Her şey yerli yerinde. Güzel. Lakin ben nerdeyim? Zamanın neresinde? Hangi sarmaşıklar sarıp sarmaladı beni? Böcek sesleri dediğin, gecenin geç vakitlerinde tıkır tıkır kitap-ları yiyip duran kitap kurtları mı? Ben miyim?
MUHAMMED FAZIL PAŞANIN BAĞDAD'DAKİ HAYATI VE HAYVANLARA MERAKI Babam, pek az zamanda bir çok dostlar edinmiş, tevazu, güzel ahlaki, cömertliği ve mertliği ile kendini herkese, her millete sevdirmişti. Hele zeki Araplar onun ne cevher olduğunu çabuk anlamışlardı. Meraklı olduğu bir çok hayvanları toplamış, at ve kısraktan başlayarak bir
"Ve Bilbo ne kadarını biliyordu?" ( Âli Yüzük )
"Bilbo sana anlattığından fazlasını bilmiyordu, eminim," dedi Gandalf. "Bir tehlike içereceğini bildiği bir şeyi sana aktarmazdı kesinlikle, sana göz kulak olacağım konusunda ona söz vermiş olsam da. O yüzüğün çok güzel ve ihtiyaç anında çok işe yarar olduğunu düşünüyordu; gariplikleri, terslikleri de kendisine yoruyordu.
Bununla birlikte, çağlar boyu kendi güzelliğine inandı insan. Ben, özsaygı yüzünden kendi güzelliğine inandığını sanıyorum biraz; ama gerçekten güzel değildir insan ve kuşku duyar bundan; çünkü neden benzeşinin yüzüne bunca tiksinmeyle baksın?
Sayfa 51
Reklam
Tüm bu olup bitenler içerisinde, ben kendimi kimin için feda edeceğim? Daha da kötüsü, niçin feda edeceğim? Kuşku duyduğum anlar oldu; ne saklayayım! Ben materyalistim, diye kendi kendime tekrarlıyordum. Tek bir yaşamım var, o da bu. Tüm bu propaganda ve toplumsal eşitsizlik hikâyelerinden bana ne! Güzel vakit geçirebilir ve tüm bu karmakarışık şeyleri kafaya takmadan yaşamdan zevk alabilirdim. Elinde tek bir yaşam olan, sonsuz yaşama inanmayan, Doğa’nın yasasından başka yasa kabul etmeyen ve doğal olmadığı için devlete karşı duran, doğal olmadığı için evliliğe karşı duran, doğal olmadığı için paraya karşı duran, kısacası, doğal olmadıkları için tüm bu kurgulara karşı duran bir insan; özgecilik ve kendini başkaları için feda etmek de doğal değilken niçin kalkıp da özgecilik ve başkaları ya da insanlık için kendini feda etme zihniyetini savunsun ki?
Can Yayınları
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir. Çakır Ağa, İsa
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim. Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.