''..zamanımızdan 31 binyıl kadar gerilere gidiyordu..''
Yukarı Paleolitik ''sanat'' yorumları:
*
''Mağara sanatı'' buluntularının, en güzellerinin en son yapılanlar olacağı (evrimci bakışla) düşünülmüştü. Bu görüşün ışığında, bu görüşü destekleyen tarihlemeler yapılmıştı. Resimle buna göre kronolojik bir sıraya sokulmuştu. Buna uygun yorumlar geliştirilmişti.
Tarih -i cihan, giriş bölümünün tamamı
Dünya,4,54milyar yıl önce var oldu. Yavaş yavaş teşekkül etti ve bazı havadis peyda oldu. Zamanla hücreler ve mikroplar,denizlerde ya da cümle suda, zahir oldu. Bitkiler ve hayvanat zahir oldu. Bu dünya da nice mahlukât-î muhtelif ,zehâb eyledi. Sonra, insan geldi. Bu topraklara insanlar gelmeden evvel, cihan sessiz ve müreffeh idi. Mahlûkât,
Giriş bölümü,devam ediyorum
Dünya,4,54milyar yıl önce var oldu. Yavaş yavaş teşekkül etti ve bazı havadis peyda oldu. Zamanla hücreler ve mikroplar,denizlerde ya da cümle suda, zahir oldu. Bitkiler ve hayvanat zahir oldu. Bu dünya da nice mahlukât-î muhtelif ,zehâb eyledi. Sonra, insan geldi. Bu topraklara insanlar gelmeden evvel, cihan sessiz ve müreffeh idi. Mahlûkât,
Güneşe çıkan yol.
İsmet Özel, içime çok tanıdık gelen bir şiirinde: "Uzun yola çıkmaya hüküm giydim. Beyazların yöresinde nasibim kalmadı" diyordu. Sanırım ben de benzer sebeplerin ardına sığınıp kendimi sürekli bu uzun yollarda buluyorum. Koltuk başlığına asılı bir çanta, ceplere sıkıştırılmış naneli sakızlar - ki gördüğüm çocuklara vermekten bir tane yanıma kalmasa da- umutlu bir kitap, pet şişeler, toplu iğne, ıslak mendil ve yara bantları... Radar noktalarını, plakaları, tabelaları ezberliyorum. Dilimde serin bir türkü kendimi sürekli güneşin kentlerinde buluyorum. Kuzeye koştukça doğuya varıyorum zira garip bir şekilde yollar yine Mezopotamya sokaklarına çıkıyor. Allah'a: '- Sıcak iklimlere yazma yazgımı' derken insanların kalplerindeki güneşe kurduğum evi hesaba katmamıştım. Yine bir can dostun saadetine şahit olmak, kaderimin ufuk çizgisine birkaç sıcak ton daha ekleyebilmek adına yeryüzünde yol aldım. Dağların doruğundan dağların derinine garip bir yolculuk bu içimce. Gökten yere inmek gibi. Yeşilde açıp hardala bulanmak gibi kehribar rengine çalmak gibi. Bir gelincik çiçeğinin inceliğinden, hindiba dağınıklığına rüzgarlanmak gibi.Toprağın samimiyetine dokunmak gibi. Dönüp dolaşıp yüz sürmek gibi tanıdık ,sıcak güvenli her duyguya.
Sevmek gibi, sevilmek gibi...
- Öyleyse yolumuz açık olsun...🌾
@sitar_ee
🎶 youtu.be/HDj1kOUaN1Q
"Keşke kanatlarım olsaydı da gidebilseydim
Ellerimi uzatabilseydim güneşe kadar." ♫ ♪ ♩
ÇÜRÜKDERE
Çürükdere yerleşim birimine adını veren dereyi besleyen sular, yerleşimin güney ucunda yer alan Katran Dağı’ndan (1134m.) çıkar. Yaz kış gümüş renginde akan sularıyla dere, güneyden kuzeye doğru, küçük şelaleler, gölcükler de oluşturarak kıvrıla kıvrıla, yaklaşık beş bin metre aktıktan sonra Göksu’ya karışır.
Çürükdere Vadisi’nin doğu sınırını
Dünya Ne Kadar Hızlı Hareket Ediyor..?
👨🚀 Bazı eski astronomlar, Dünya’nın her şeyin merkezi olduğu yer merkezli bir evrende yaşadığımızı öne sürmüşlerdi. Aynı ay ve diğer gezegenlerin hareketleri gibi güneşin de bizim çevremizde döndüğünü ki bunun da gün doğumu ve gün batımına sebep olduğunu söylemişlerdi. Ama bu görüşe göre açıklanamayan belli şeyler bulunmaktaydı. Mesela bir
GERCEK DİN KÖKTENGRİ SONRASINDAKİ ÜTOPİK VE SEMAVİ DİNLERİ ( 1 )
Bütün bu ikili tipolojik tasnifleri Türk din tarihine uyguladığımız zaman bu tasniflerin Türk din tarihinin iki dönemine uygun düştüğünü ve bu dönemleri karşıladığını görürüz. İşte bu tasniflerden hareketle biz, Türklerin dini tarihinin ilk dönemini “Geleneksel Türk Dini“, ikinci