İmanın tadını alan bir mü’min, gönlünde Allah’a, İslâm’a ve Peygamber Efendimiz’e beslediği muhabbet ve rızâ hâli sebebiyle, yabancı görüş, düşünce ve ideolojilere heves etmez. Sağdan soldan esen fânî ve nefsânî rüzgarlara kapılmaz. Çünkü o, kendi inancının bütün inançlardan üstün olduğunu bilir ve bunun itmi’nân ve huzûru içinde yaşar. Nefsi mutmain ve gönül âlemi muhabbetle doludur. Bu sebeple, İslâm’dan başka hiçbir görüş ve düşünceye tenezzül etmez. Alnı açık bir şekilde inancını yaşar, bu hususta kimsenin kınamasına ve ayıplamasına da aldırmaz.