Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

sena

sena
@lavantalar
“Ve yaşam çığlık atıyordu yüreğinde.”
Kelimelerle yaratmak da mümkün. Evet, evet! Kelimeler bunun için bize gökten indirilmiş. Bizim içimizde ve bizimle olan her bir şey kelimeden geçer. Biraz daha ileri gidersem, kelime, içimize kapanmış ebediyet potansiyelidir. Bunun için de o, Tanrı'dır. İşte biz de kelimelerde çırpınıyoruz: Bazen kanatlanarak ebediyete uçuyor, bazen de bir katır gibi kader dizginleriyle kelimeler tarafından çekiliyoruz.
Reklam
İnsanlar niçin böyle yaşıyorlardı? Niçin bazıları iyi bazıları kötüydü? Niye bazıları mutlu, bazıları mutsuz? Niye bazılarından herkes korkar da bazılarından kimse korkmaz? Niye bazılarının çocukları var, bazılarının yok? Niye bazıları başkalarına maaş verdirmeyebiliyor?
Sayfa 137Kitabı okudu
Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir. İşte budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır...
Sayfa 173Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanın mutlu olması ve bu mutluluğu başkalarına da vermesi bazen ne kadar kolay oluyor! diyordu. Hep böyle, evet tam o anda olduğu gibi yaşamalıydı insan. Ama gerçek hayat bu değildi. Mutluluğun yanısıra, peşini hiç bırakmayan, insanın ruhunu, bütün hayatını allak bullak eden felâketler, mutsuzluklar da vardı.
İnsan yalnız olunca neler neler düşünür.. gerçekleşmemiş hayallerini, uçup giden yıllarını, ilk aşk maceralarını... O pek gerilerde kalan yılları, erişilemeyen ve erişilemeyecek olan bir isteği hatırlamak, düşünmek de hoş bir şeydi. Niye böyle olur? Bunu da bilmez insan. Ama zaman zaman bunları düşünmekten, o günleri yeniden yaşıyor gibi olmaktan hoşlanır.
Reklam
Bilmem neden, o anda dedeme çok acıyor, onu öyle seviyorum ki ağlamak geliyor içimden.
Dedem önce küçüklerin el uzatmaları ve el sıkmaya en büyükten başlamaları gerektiğini söylüyor. El uzatmamak karşısındaki insanlara saygısızlık etmek olurmuş. Yine dedemin dediğine göre, her yedi kişiden biri peygamber olabilirmiş. Peygamber çok iyi, çok akıllı bir insandır. Onun elini sıkan ömür boyu mutlu olurmuş. Ben de şöyle derim: “Öyleyse peygamber peygamber olduğunu niçin söylemez? O zaman hepimiz gidip elini sıkardık.” Dedem bu soruma gülüyor, “Asıl mesele bu işte”, diyor, “peygamberin kendi de bilmez peygamber olduğunu, o da ötekiler gibi bir insandır. Yalnız haydutlar haydut olduklarını bilirler.”
Neye yarardı ki güzellik? Güzel olmaya ihtiyacı mı var insanın!
Anlaşıldı, ben bayrakları değil, insanları seviyorum.
Sayfa 102Kitabı okudu
İnsanda en büyük intibalar, en büyük hadiseler iz ve hatırasını bırakmalıdır. Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
“Bana kalırsa bu bir deli değildir. Çoğumuz gibi hastadır.”
Sayfa 116Kitabı okudu
“Toprak, yaz yağmurundan daha bol yağan kadın gözyaşına her nedense her zaman hasrettir.”
Sayfa 126Kitabı okudu
“Bir akıl hastasını ziyaret; bir eşeği tımar etmeye benzer. Eşek olmadığım için, tımara da ihtiyacım olmadığını arz eder ve derin bir hürmetle sizleri selamlarım, efendiler.”
Sayfa 132Kitabı okudu
Karanlık gecede hepsi, hepimiz bir değil miyiz?
Sayfa 135Kitabı okudu
“... insanlar haklı olanları değil de haksız olanları çok daha kolay bağışlarmış.”
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.