Zamanı geçmişinden ve geleceğinden koparmak mümkün değildir. Geçmişteki geçmiş, şu andaki şu an, gelecekteki gelecektir.
Dün bendim o. Şimdi de yarın da ben olacağım. Çünkü ben zamanım. Zaman da benim. Ne ben onu sona girebilirim ne de o beni.
Myeong-su bir gün bana şunu söyledi.
"En önde koşan koşucu diğerleri için rüzgarı kesmekten başka bir şey yapmaz."
En baştan önde durursan kaybedeceğini söyledi.
Belki de ben hayatımı hep önde yaşadım ve rüzgârı tüm bedenimle engelledim. Ben o öndeki koşucuydum. Sana da benim gibi rüzgâr çarpar diye korktum. Ya bu dünyanın zorluklarından kanatların zarar görseydi? Benim gibi önde durmamanı umdum ve hep seni durdurmaya çalıştım. Ama senin kanatların her türlü rüzgâra dayanabilecek güçteydi. Seni kendi hâline bıraksaydım rüzgârda süzülüp gökyüzüne uçardın.
Olanların hiçbiri senin suçun olmadığı için her şeyi benimle geride bırak ve şu andan itibaren kanatlarının seni özgürce istediğin yere taşımasına izin ver..
~Youth of May 'den
Gerçek şairin yüreğinin ibresi sevince değil hüzne ayarlıdır. Yaşamı doya doya, doyumsaya doyumsaya, günlük güneşlik yaşayamaz gerçek bir şair. Yaşamı ıskalamadan, yaşamdan uzaklaşmadan, her gün biraz daha intihar etmeden yazan şairin şiiri, ölümsüzlüğü yakalayamaz. Şiirin yaşaması için şairin adım adım, azar azar, yaza yaza öldürmesi gerekir kendini. Nitekim ölümsüz şairlerin hepsi yaza yaza kendini öldüren, yaşamın uzağına düşen, mutsuz kişilerdir. Zaten yaşamda mutluluğu yakalamış kişinin ne işi olabilir ki böylesine çileli bir işle.