Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Elif ✿

Elif ✿
@lilystae
Oku, şayet sana hisli bir yürek lazımsa.
Elif ✿
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Çocuk, Köstebek, Tilki ve At
Çocuk, Köstebek, Tilki ve AtCharlie Mackesy
9.5/10 · 2.393 okunma
Reklam
“Kendisinden bahseden dergileri okudu, yapılan betimlemeler üzerinde derin düşüncelere daldı. Öyle ki, bu betimlemelerde kendini bulamaz hale geldi. Yaşamış ve heyecan duymuş, âşık olmuş bir adamdı; uysal ve hayatın zaaflarına müsamaha gösteren bir adamdı; güvertelerde hizmet etmiş, farklı diyarlarda gezmiş ve kavgaya karıştığı günlerde çetesine lider olmuş bir adamdı. O, kütüphanedeki binlerce kitapla ilk kez tanıştığında afallayan, sonra yolunu kolayca bulabilen, kitapları hatmetmiş bir adamdı; geceleri gaz lambasını yakıp dinlenmeden çalışmış ve kitaplarını tek başına yazmış bir adamdı. Ama o, bir tek şey değildi; bütün sürünün doyurmaya savaştığı o büyük iştah değildi.”
Sayfa 489Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Yapıtlar tamamlanmıştı. O zaman açlık çekmeme razı olduğunuz, evinize gelmemi yasakladığınız ve beni sadece bir işe girmedim diye lanetlediğiniz halde, şimdi önüme yemekler diziyorsunuz. Üstelik yapıtların hepsi o zaman yazılmıştı. Şimdi, ben konuşurken, kendinizi tutuyor, fikirlerinizi söylemiyorsunuz, benim söyleyeceklerimi saygı ve dikkatle dinliyorsunuz. Size hepinizin kokuşmuş ve hırslarla dolup taşan bir topluluk olduğunuzu söylüyorum; ama öfkeleneceğinize, ne diyeceğinize şaşırıyor, abuk subuk sesler çıkarıyor ve söylediklerimin doğruluğunu kabul ediyorsunuz. Peki, neden? Çünkü şöhret oldum ben; çünkü çok param var. Yoksa Martin Eden olduğum, budala sayılmayacak 'sıkı bir çocuk' olduğum için değil. Size kalkıp da, ayın yeşil bir peynir olduğunu söylesem hemen kabul edersiniz, ya da en azından, yalanlamak için uğraşmazsınız, çünkü dolarım var, bir sürü dolarım var. Oysaki bunlar çoktan, çok önceden kazanılmış paralardı; bana ayağınızın altındaki toprağa tükürür gibi tükürdüğünüz zaman tamamlanmıştı o yapıtlar."
Sayfa 479 - MartinKitabı okudu
“Ruth’u şimdiye kadar bu kadar güzel, bu kadar zarif ve sıhhatli görmediğini düşündü. Ruth’un yanaklarına kan gelmiş, gözleri de yeniden Martin’i aramaya başlamıştı. Bu gözlerde görmüştü ölümsüzlüğü ilk kez. Uzun zamandır ölümsüzlük üzerine düşünmemiş, bilimsel okumaları bu alandan uzaklaşmıştı. Oysa şimdi, Ruth’un gözlerinde, dile gelmiş bütün savları aşan, kelimelere dökülmemiş bir sav; bütün münakaşaları yerle yeksan eden bir aşk görmüştü. Martin’in gözlerinde de aşk vardı ve aşk tartışmaya kapalıydı. Martin’in aşk anlayışı böyleydi. … Tıpkı bindiği gemide kaza olabilir ihtimaliyle, aniden korkuya kapılan bir yolcunun can yeleklerinin yerini öğrenmeye çalışması gibi, Martin de güvence almak için gözlerini Ruth'a dikti. Ortaya çıkan buydu: Ruth ve aşk.”
Sayfa 405Kitabı okudu
Reklam
“Martin, ‘Pısırık mı?’ diye itiraz etti. ‘Evet, pısırık. Tıpkı onlara benzeyenler tarafından zihinlerine doluşan o sığ ahlak anlayışlarını ağızlarından düşürmeyen ve bu yüzden hayatı yaşamaktan aciz pısırıklar. Seni severler Martin, ama kendi sığ ahlak anlayışlarını daha çok severler. Senin istediğin, hayatla kendinden geçmek; büyük özgür ruhlar; alev alev yanan kelebeklerdir, o ufak ve gri güveler değil. Bunlardan da bıkacaksın, eğer hayatta kalacak kadar şanssızsan. Fazla da yaşayamazsın ki sen. Gemilerine ve denizine dönmüyorsun, bu yüzden de kemiklerin çürüyene kadar, sıkıcı bir hücre olan şehirlerde kalacak ve öleceksin.’”
Sayfa 365Kitabı okudu
“Martin, ‘Ün için değil, aşk için çabalıyorum,’ diye güldü. ‘Senin dünyanda aşka yer olmadığı belli, ama benim dünyamda güzellik, aşkın hizmetkârıdır.’ Brissenden ona hem acıyarak hem de hayranlıkla baktı. ‘Çok gençsin, Martin, çok gençsin. İnsan yükseklere uçacaksa, ama kanatları ince bir tülden yapılmışsa ve en güzel renklerle donatılmışsa, yakmamalı onları. Ama sen çoktan yakmışsın bile. Zaten şu Aşk Döngüsü'nün mükemmelliği, yüceltilen kadında saklı. Çok yazık!’”
Sayfa 363Kitabı okudu
“Martin eseri onun adına piyasaya sürmek isteyince, Brissenden, ‘Hepsinin canı cehenneme!’ diye cevap verdi. ‘Güzelliği sadece güzellik için sev,’ diye tavsiye verdi. ‘Dergileri de bırak. Geriye dön; gemilerine ve denizine. Martin Eden, sana tavsiyem budur. Yozlaşmış insanlarla dolu bu iğrenç şehirden istediğin ne? Güzelliği, dergiler krallığının arzularına takdim edip zamanını kaybediyor ve her gün kendi boğazını kendin kesiyorsun. Geçen gün bana bahsettiğin şey neydi? ‘İnsan: faniliğin son temsilcisi.' Peki, faniliğin son temsilcisi sen, şan şöhretle ne yapacaksın? Elde edersen, seni zehirleyecektir. Şöhrete erişemeyecek kadar basitsin, safsın ve mantıklısın. Umarım dergilere bir satır bile satamazsın. Hizmet edilecek yegâne efendi, güzelliktir. Güzelliğe hizmet et, Tanrı toplumun cezasını versin! Başarı! Başarı, Henley'nin Hayalet'ini bile gölgede bırakan bir Stevenson şiirinde değilse, Aşk Döngüsü'nde değilse, nerede peki? Yaptığın işte veya edindiğin başarıda değil, o işi yapmaktan duyduğun hazda. Hiç anlatma, biliyorum. Sen de biliyorsun. Güzellik seni yaralar. Bu, senin içinde sonsuz bir acı kapanmayan bir yara, alevden bir bıçaktır. Neden dengilerle oyalanıyorsun? Bırak, hedefin güzellik olsun. Neden güzelliği altına dönüştürüyorsun? Zaten yapamazsın bunu; boşa telaş etme. Dergileri bin yıl bile okusan, perinde Keats'e layık tek bir dize bulamazsın. Ünü ve parayı bir kenara bırak, yarın hemen bir gemiye atla ve denize açıl."
Sayfa 362 - BrissendenKitabı okudu
“Spencer sayesinde, insanoğlunun bir şey hakkında sonsuz bilgisi olamayacağını; güzelliğin sırlarının da en az yaşamın sırları kadar derin olduğunu; güzelliğin ve hayatın birbirine karıştığını ve kendisinin de güneş ışığı, yıldız tozu ve harikuladeliklerle örülü dokunun bir parçası olduğunu çok iyi anlamıştı. İşte Yıldız Tozu denemesini de bu düşüncelerle yazmış, eleştirilerini kurallara değil, belirli eleştirmenlere yöneltmişti. Parlak, derin, felsefi ve içinde tatlı mizah bulunan bir eserdi bu. Buna rağmen dergiler tarafından gönderdiği an reddedildi.”
Sayfa 251Kitabı okudu
“…Hayatı boyunca ‘Eden’, ‘Martin Eden’ ya da yalnızca ‘Martin’ olarak çağrılmıştı. Bu yüzden ‘Bay Eden’ diye çağırılması onu heyecanlandırmıştı. Asıl o ‘Bay!’ kelimesi... Bu, ona göre kesinlikle iyiye işaretti. Zihni devasa bir karanlık odaya dönüşmüştü sanki. Yaşamına dair sonu gelmek bilmeyen görüntülerin bütün bilincini ele geçirdiğini fark etti: ocak ağızları, baş kasaralar, kamplar, kumsallar, kodesler, meyhaneler, intaniye ve gecekondu mahalleleri. Bütün bunları birbirine bağlayan ilişki de, çeşitli durumlarda kendisine hitap edilme biçimiydi.”
Reklam
"Bir şey gördüğünüzde, hepsini, bütününü görmelisiniz, yoksa görmenin ne anlamı kalır?"
"Umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti."
“İnsan daha ölüm düşüncesine alışmadan, cenaze arabasının peşine takılmak zorunda kalır.”
-Kendimi yengeç gibi hissediyorum Simone. -Sebebi nedir? -Yengeçler denizde yaşar ama yüzemez. Ben de nefes alabiliyorum ama dünyaya bir türlü ayak uyduramadım sanırım.
355 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.