Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M.

kendinizi yaratın. var oluşunuza şekil ve biçim verin. hayatınızın resmini çizin, kendinizi bir heykel gibi oyun. her ne olacaksanız, sizin elinizden çıkacak. kader değil bu- sorumlu sizsiniz. insanlar sorumu olmak istemiyor; sorumluluktan korkuyor. başka birisi onların bakımını üstlensin istiyor, her zaman bir gardiyana, bekçiye ihtiyaç duyuyor. işte bu insanlar nevrotikleşiyor çünkü o bekçiler artık yerinde yok. aslında hiçbir zaman yoktu; siz onlara inandınız ve siz inandığınız için orada oldular. şimdi o inanç kaybolduğu için o bekçiler de yok oldu. onlar, sizin inançlarınız tarafından yaratılmışlardı. insan tek başına, yalnız yaşamaya alışmak zorunda. bu büyük bir fırsat- negatif almayın, yoksa sonunuz tımarhne olur. bunu pozitif alın, bu zorluğu kabul edin ve dünya üzerindeki ilk gerçek insanlardan bir olacaksınız demektir.
Reklam
unutmayın: elinize verilen bir anlam yok,sorun burada. eskiden bir anlam elinize tutuşturulmuştu, hayatın anlamının ne olduğu size söylenmişti. artık iç kimse size hayatın anlamının ne olduğunu söylemiyor- siz onu yaratmak zorundasınız.
Varoluşsal anlamın merkezinde zaman var. Yaşanan ‘her an kırk bin yılın meyvesi’dir. ‘Ânı yakalamak’tan söz edilir, ‘ânın oğulları’ olmaktan bahis açılır .Geçmiş, kişinin bugününün her noktasında aktif varoluşunu bilinçdışında sürdürür. Ve her bir bugün dünün, şu ânın ve geleceğin bölünmez bir kümesidir. İnsan zamanı elden geçirilmiş, üzerinde oynanmış bir zamandır. Hayatlarımız hakkında anlattığımız hikâyelerle hayatımızın yönü ve akışı da değişebilir. Bugünün anlam ve metaforlarından bakarak geçmişi yeniden inşa ediyoruz. O halde geçmiş gelmek üzeredir, zira geçmiş her zaman yeni anlamlara açıktır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatın suçu diye geçiştirdiğimiz bütün ihanetler biz değil miyiz? Sevdiğin resimlerin, sevdiğin kitapların, sevdiğin kadınların düşmanı. Bu yüzden seni üzmenin bir yolunu hep bulacaklar. Sana iyi şeylerden bahsetmek istiyorum. İyi olan şeyler. İyi ve uzun olan. Bizi sevgi dolu ve güçlü yapan şeyler. Gülmeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi acemiyim. Sana anlatacak doğru dürüst bir gerçek, ya da avutacak kadar güzel bir yalan bulamıyorum. Sadece seni hayatımda üç kez görmüş ve unutamamış olabilirim. Sadece seni sevmiş olabilirim......
Dışarıyı anlatmamı istiyorsun. Dışarıda da, içeride de bizi acıtan şeyler hep aynı. Aynı betondan, aynı demirden yapılmış evlerimiz. Sadece “daha masumuz” diye sokaklar boyunca dolaşabiliyoruz. Ya da başka beton evlere gidip demir balkonlardan sarkıyoruz. Sarkıyoruz ama düşmüyoruz. Bize balkonlardan sadece rüyalarda düşüldüğü öğretildi.
Reklam
Kendi hayatını inşa etmekle yükümlü bir insanın, pişmanlıklara ayıracak zamanı yoktur. Ne yaşadıysan yaşadın, bunlar sana ait. Yaşadıklarını kabul etmekle başlar hayata karşı olgun bir duruş. Dünü dert eden, günü de dert eder. Ve günü yaşamayan, yarını da göremez.
“Tabiat ana bize diyor ki, bu dünyaya nasıl geldiyseniz, aynı şekilde çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken yaşamadığınız kaygıyı, hayattan ölüme geçerken neden yaşayasınız? Ölüm varlık nizamının, dünya hayatının şartıdır!”
Meseleyi basit tutalım, karmaşıklaştırmayalım. Kendiniz olmaktan korkuyorsunuz. Bu, aslında kendinize güveniniz olmadığı dininiz anlamına gelir. Bu nedenle, toplum, anne babalarınız, ne olmanız gerektiğini söylerse, o olmaya çalışırsınız. Peki, kendiniz olmaktan neden korkuyorsunuz? Neden olmanız gereken değil de olduğunuz kişi olmakla işe başlamıyorsunuz? Kim olduğunuzu anlamadan, sadece olmanız gerektiğini düşündüğünüz kişi olmaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Bu nedenle, tüm idealleri bir kenara atın. Büyükler bundan hoşlanmayacaklardır biliyorum, ama boş verin. Tüm idealleri bir kenara atın, nehirde boğun, çöp kutusuna fırlatın ve kendiniz olmakla işe koyulun. Peki, bu ne dernektir? Diyelim tembelsiniz, çalışmak istemiyor, bütün gençler gibi hep oyun oynamak, güzel vakit geçirmek istiyorsunuz. Bununla başlayın. Güzel zaman geçirmekten bahsettiğinizde ne kastettiğinizi anlamak için zihninizi kullanın. Anne babalarınızın ya da ideallerinin kendi ideallerinizin sesine kulak vermeden, güzel vakit geçirmeye nelerin dahil olduğunu bulun. Neden çalışmak istemediğinizi keşfetmek için zihninizi kullanın. Bu hayatta ne yapmak istediğinizi, toplumun ya da ideallerin size yapmanızı söylediklerini değil, sizin ne istediğinizi bulmak için zihninizi kullanın. Eğer tüm benliğinizi bunu soruşturmaya verirseniz, işte o zaman devrimci olursunuz; o zaman yaratmak için, kendiniz olmak için güveniniz olur ve bunda sürekli yenilenen bir canlılık bulunur. Yoksa diğer türlü, başkası olmaya çalışırken enerjinizi boşa harcarsınız .
Sayfa 171Kitabı okudu
Kendileri için hızla akan yaşam nehrinden uzak, küçük bir havuz kazar, o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler. Bizler de bu durgunluğa, bu çürümeye "varoluş" adını veririz. Yani hepimiz bir kalıcılık hali isteriz. Bazı arzuların sonsuza kadar sürmesini, zevklerin sonunun gelmemesini isteriz. Küçük bir kuyu kazarız ve içine girip etrafına ailemizden, hırslarımızdan, kültürümüzden, korkularımızdan, Tanrılarımızdan, çeşitli ibadet biçimlerimizden oluşan bir duvar örüp yaşamın; devamlılığı olan, sürekli değişen, hızlı, derin, sıradışı bir canlılık ve güzellikle dolu olan yaşamın dışarıda akıp gitmesine izin vererek orada ölürüz.
Çoğumuz yaşamın küçük bir parçasına tutunur ve bu parça üzerinden bütünü keşfedeceğimizi düşünürüz. Odamızdan ayrılmadan, nehrin tüm uzam ve genişliğini keşfetmeyi ve kıyısındaki yeşil çayırların zenginliğini algılamayı umarız. Oysa, küçük bir odada yaşıyoruz, hayat el yordamıyla kavradığımızı ya da ölümün önemini anladığımızı düşünerek, küçük bir tuvale resim yapıyoruz; ama anlamıyoruz. Kavramak için dışarı çıkmak gerek. Ama, bu küçük pencereli odayı terk etmek; yargılamadan, kınamadan, "Bunu severim, şundan hoşlanmam," demeden her şeyi olduğu gibi görmek çok zordur; çünkü çoğumuz parça üzerinden bütünü anlayabileceğimizi düşünürüz. Tek bir jant teli üzerinden tekerleği anlamayı umarız; ama bir jant teli bir tekerlek etmez, öyle değil mi? Tekerlek denen şeyi ortaya çıkarmak için birçok jant telinin yanı sıra bir göbek ve bir jant gerekir ve onu anlamak için tüm tekerleği görmemiz şarttır. Aynı şekilde, hayatı gerçekten anlamak istiyorsak, tüm yaşam süreçlerini kavramamız gerekir.
Reklam
elim ayağım artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi tamam olmak küfür tamam etmek hâşâ bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa kalıp sana baktım kalıp sana bakmak oldu dünya baharatları tek tek zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
Demek ki bu maruz kalmalardan kurtulsak bile söz konusu ruh hali hayatımızın, karakterimizin bir parçası oluyor. Yani sistem istediği jandarmayı yaratmış oluyor. Sonra başımıza kötü bir hal gelirse, "Mutluluğun bedelini ödedim," hissiyatına kapılıyoruz. "Sistem istediği jandarmayı yaratmış oluyor!" Güçlü ve doğru bir tespit. Evet, bedelini ödediğin zaman rahat edersin. Bedelini ödeyememişsen, "Acaba ne zaman ödeyeceğim?" diye beklemeye başlarsın. Bu bekleyişin de bir bedeli, bir stresi vardır. Bu nedenle "içimizdeki çocuk" kavramı önemli bir farkındalık. .. Yani bir insanın içindeki çocukla tanışması, yüzleşmesi, ilişki kurması, onunla arkadaş olup konuşması önemli ... İç çocuk utanca boğulmuş, küsmüş, bir yere saklanmış ise -onunla yüzleşmek acı vereceğinden- kişi mümkün olduğu kadar bu konunun üzerine gitmekten kaçar. Yüzleşmek istemez, geride durur. Ama yüzleşmeliyiz. Üstelik bunu bilinçli bir şekilde yapmalıyız.
Bulantınıza ihtiyacınız var. Çektiğiniz acıya ihtiyacınız var. Bir mesaj bu, bu mesajı dinlememiz gerekiyor. Dünyanın dört bir yanında depresyon ve kaygı yaşayan onca insan bize bir mesaj gönderiyor. Bize yaşam tarzımızda bir terslik olduğunu söylüyorlar. O acıyı boğmaya, susturmaya ya da patolojikleştirmeye çalışmayı bırakmamız gerekiyor. Onu dinlememiz ve ona saygı göstermemiz gerekiyor. Kaynağını görmemizin tek yolu o acıyı dinlemekten geçiyor - ancak o zaman, gerçek nedenlerini görebildiğimizde o acının üstesinden gelebileceğiz.
Nasıl ki yemek yemekten abur cubur yemeye topluca geçtiysek, anlamlı değerlerden de abur cubur değerlere geçtiğimizi keşfetmişti Tim. Topluca üretilen o kızarmış tavuklar besin gibi görünüyor ve besine ihtiyaç duyacak şekilde evrilmiş parçamıza hitap ediyor, ama besinde ihtiyaç duyduğumuz şeyi -gıda- onlardan alamıyoruz. İçimizi gıda yerine toksinlerle dolduruyorlar. Aynı şekilde, harcama üzerinden mutluluğa ulaşmayı telkin eden tüm o materyalist değerler de gerçek değerlere benziyor ve hayatta yolumuzu bulmak için bazı temel ilkelere ihtiyaç duyacak şekilde evrilmiş parçamıza hitap ediyor, ama değerlerde ihtiyaç duyduğumuz şeyi -tatmin edici bir hayata giden yolu- onlarda bulamıyoruz. İçimizi psikolojik toksinlerle dolduruyorlar. Abur cubur yemekler bedenimizi çarpıtıyor. Abur cubur değerler de zihnimizi. Materyalizm ruhun KFC'si
Sayfa 121Kitabı okudu
benim görüşüme göre din ne yalancılıktır ne de mutlak hakikatlere nihai erişim. birçok insanın sahip olduğu mitolojik ve kimi zaman mistik eğilimler çerçevesinde , dünyayı deneyimlemenin bir yoludur. aşkkn klasik mitleri böylesi duygulanımların en istin anlatımıyken tüm insan deneyimi kendi içinde potansiyel olarak ve eş derecede estetik görünebilir. nietzsche'nin son mesajı budur. üst insanın bir sanat yapıtı içerisinde yaşamı bir bütün haline getiren üstün bir sanatçı olduğunu düşünmüştü. benim aşk felsefem onun bu görüşünü destekleyen karmaşık ve ayrıntılandırılmış bir çözümleme. felsefeciler ve tanrıbilimciler bana kimi aşkın tün kavrayışları sunduğunda omuz silkiyorum. bununla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. dünyanın ta kendisi gibi, aşk da maddede temellenen bir yayılmadır ve ailesel kökenine benzer. dinamik ve sürekli değişen bir süreçtir. aynı zamanda bize kısa yaşamlarımızı dikkate değer bir hoşnutluk kimi zaman neşe ve sıklıkla geriye kalan bir tatmin duygusuyla sürdürme gücü verebilir.
Sayfa 118 - dorukKitabı okudu
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.