Çelișme yanılmanın, özdeşlik ise doğruluğun belirtisidir. Herşey için ancak bir tek doğruluk vardır. Doğrul (hakikat) evrenseldir, ölümsüzdür, mutlaktır. Görüldüğü üzere, bu mantık değişme ve hareketten yoksun bir gerçeklik(realite) tasarlamaktadır: Çünkü değişen, kımıldayan, yok olan bir şey kutuya konamaz. Gelgelelim, bu katı ve dogmacı mantık, doğruların bir kez saptandıktan sonra hep öyle kaldığı, tartışılmadığı ve herkese zorla kabul ettirildiği bir toplum düzeniyle kolayca anlaşılır.
Galiba söyleyecek bir sırrı, emanet edecek son bir sözü vardı. Fakat kime söylemeli? Nehir merhametsiz! Ağaçlar hissiz! Bulutların arasında büsbütün kurtulmaya çalışarak ziya neșreden ay kayıtsız!
Ağlamak uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o iktidarın da yok olduğu vakitlerdir ki onun yerine geçen tesirli bir sükunet en şiddetli elem gözyaşlarından daha yakıcıdır.
Körler dünyasında yaşayıp gözleri görmenin ne demek olduğunu bilemezsiniz, ben bir kraliçe değilim, hayır, yalnızca dehşeti görsün diye dünyaya gelmiş bir kadınım, siz o dehşeti hissediyorsunuz, bense hem hissediyorum hem de görüyorum.