Bir Sıdıka sever olarak uzun süredir Atilla Atalay'ın başka kitaplarını da okumak istiyordum.Geçenlerde Amazon'da görünce de hazine bulmuş gibi sevinip 2 kitabını aldım.
"Kişi Başına Bir Yalnız" biraz da adından dolayı ilgimi çekmişti. Kitap 3 bölümden oluşuyor; Boş Lakırdılar, Sıkılhan'la Diyalog Çabaları ve Kişi Başına Bir Yalnız.
Boş Lakırdılar iyiydi, 1-2 tane Sıdıka hikayesi de vardı ki yıllardır görmediğim eski bir dostu görmüşüm gibi mutlu etti.
Sıkılhanla Diyalog Çabaları adının hakkını tam anlamıyla veriyor. Öyle ki bir yerden sonra dayanamayıp bu kısmı atladım. Başladığım kitabı yarım bırakmayı sevmeyen biri olarak zor bir karardı ama o kısmı okumak daha da zordu.
Kişi Başına Bir Yalnız ise favori bölümüm oldu diyebiliriz. Bu kısım keşke biraz daha uzun olsaydı diye düşünmedim değil.
Bi sussanız be kardeşim. Denizi dinlesenize iki saniye. Sağ ve sol kanada yerleşmiş görkemli kayalıklara bi baksanıza, orta sahanın derinliklerinde kaybolmakta olan güneşe, az sonra oyuna girmek üzere saha kenarında ısınan dolunaya, baksanıza! Nedir bu denize sıfır öküzlüğünüz!
olacak ne dedikse
olacak bütün bunlar
olacak güzel anam
tatlı bacım
kardeşim
olacak bütün bunlar
《kısa çöp uzun çöpten hakkın alacak》
bu dünya kalmayacak
harâmilere!
"Dünyanın bütün çocukları Pâl Sokağındandır."
Üzerinde özgürce oyunlar oynadığı boş bir arsa da çocukluğun vatanıdır. Kitapta da Pâl Sokağı çocuklarının vatanlarını koruma macerasını okuyoruz. Okurken şunu düşündüm çocukların savaşları bile büyüklerin barışından daha adil...
Kitap beni kendi çocukluğuma götürdü biraz. 90larda doğanlar olarak tek şansımız sokaklarda oynayabilen son nesil olmamız bence.
Kitabın diline gelecek olursak sade ve akıcıydı. Sadece Macarca isimler biraz zorluyor. Bu sebeple kitabın başına Türkçe okunuşları da koymuşlar ve bence çok iyi olmuş.
"Bazıları cinayetlere karışırlar. Bazıları cinayet işlerler. Bazıları da ister istemez kendilerini bir cinayet soruşturmasının içinde bulurlar..." İşte Jane Marple bu üçüncü kategoridendir.
Jane Marple yıllar önce gittiği ve onda güzel duygular uyandıran Bertram Oteli'ne yıllar sonra tekrar gider. Unutkanlığı sürekli başına iş açan Piskopos Pennyfather'ın gideceği bir toplantının tarihini karıştırmasıyla başlayan olaylar zinciri sonucunda kendini yine bir soruşturmanın içinde bulur.
Agatha Christie kitaplarını çok severim ama bu kitap okudumlarım en az ilgimi çeken oldu. Kitabın sonundaki "Greenshow'un Deliliği" adlı hikaye ayrıntılı bir şekilde işlenseydi daha çok hoşuma giderdi sanırım.
Cinayetler OteliAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20052,539 okunma