Bazı aşkları hissetmiyormuş gibi yaparsınız; hissettiğinizi bilseniz bile, sabahları düşündüğünüz ilk şey o olsa bile, kalbinizin ka- ranlık odasında bir kibrit gibi yansa bile. Çünkü bir şeyi onu sevdiğiniz gibi sevmek, ceplerinize taş, gözbebeklerinize melankoli dolduran acı verici bir aşktır ve eğer zaman size bir şey öğrettiyse o da bunun önemli olmadığıdır. Onu yine de sonsuza dek seveceksinizdir.
Bütün hayatımız boyunca beklediğimiz ve nereden geleceğini bilmediğimiz huzuru arıyoruz. Ve bitmek bilmez huzur arayışımız hayatta kalöamızı sağlıyor. Aslında yalan söylüyorum. Ben hiçbir şey aramıyorum ve beklemiyo- rum. Sadece duruyorum. Kaçanı da durdu- ruyorum. "Durun!" diyorum. "Gitmenize gerek yok. Onlar size gelirler."
"Sonra da beni neden sevdin diye soruyorsun..."
O kadar güzel gülüyorsun ki sanki gülüşün tek başına bir yıldızmış gibi parıldıyor. Öylesine ışıltılı, öylesine güzel ki...
(Toplum bunu kabul etmez.)
(Toplum değil. Sen kabul etmezsin, değil mi?)
(Eğer böyle yapmaya devam edersen, toplum sana iyi davranmaz.)
(Toplum değil yani. Sen.)
(Toplum seni canlı canlı gömer.)
(Toplum değil. Beni gömecek olan sensin, değil mi?)
Bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı, olduğunu bazen anlamıyorum, çünkü onu yalnızca ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum ki, ondan başka ne bir şey tanıyor, ne bir şey biliyorum; ondan başka da bir şeyim yok zaten!
Bir aileye doğmuş olabilirsiniz ama arkadaşlarınızı kendiniz seçersiniz. Bazılarını arkanızda bırakmanız gerektiğini keşfedersiniz. Diğerleri ise tüm risklere değerdir.