Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En büyük zevkle, en büyük ıstırap da seni aynı boşluğa götürür. Hepsi hiç…
Sayfa 136 - Ötüken
…en büyük zevk, akşam üstü, kahvede arkadaşlar ile buluşmaktır… her genç, orada, korkunç felâketinde yalnız olmadığını görür. Oraya gelenlerin hepsi böyle yaşayanlardır. Birbirlerini öyle iyi bilirler ki, kaşla, gözle, kirpikle anlaşırlar. İhtiyaçları müşterektir, zevkleri müşterektir, mefkûrekeri, istikballeri, hattâ az çok mazileri müşterektir. Hepsi, alınlarına mahkûmiyetin aynı yaftası yapışmış, bir menbâadan çıkıp bir mansıba akan aynı sefalet kafilesinin adamlarıdırlat. Bu sefalet kabilesinin öteki adı da “gençlik”dir.
Sayfa 113 - Ötüken, Mansıb: Mevki/Makam/Rütbe
Reklam
“Mefkûre, mefkûre!” diye haykıranlardan yayan yürüyene rastgeldiniz mi? Hepsi yaz mevsimini Büyükada’da, kışı Beyoğlu’nda ve gecelerini Sirkal Doryen’de geçiriyorlar. Bu gibilerin çoğu, ağızlarından mefkûre kelimesini düşürmeyerek milyoner oldular.
Sayfa 105 - Ötüken, Mefkûre: Ülkü/İdeal.
Zekâmızı, ahlâk gibi sevkitabiîlerimizin aleyhine kullandığımız vakit hayatı kazanamayız.
Sayfa 105 - Ötüken
Sizi ve beni böyle züğürd bırakan üçbeş ahlâki telâkkimizdir. Herif bu hurafelerden kafasını kurtarmış, işlerini tıkırına koymuş. Gidiyor.
Sayfa 104 - Ötüken
İki milyon kilometre murabba arazinin mahsullerini İstanbul’da üç beş yüz kişi yiyor. Yine kör boğazlarına doymuyorlar. Hay Allah topunu Kahr ismiyle kahretsin… İnsan vatanperver olduğuna değil enayi yerine konduğuna yanıyor. Yarabbi!..
Sayfa 95 - Ötüken
Reklam
Baygın gözlerin beni mest etti, öyle ki, Mahşer gününde bile gitmez sersemliğimiz.
Ruhuna hiçbir gün tahakküm edemedi, macerayı sevmediği halde, maceraperest, bedbinliği sevmediği halde bedbin, parayı sevmediği halde ona muhtaç oldu.
Sayfa 90 - Ötüken
Her maziye bakışında, uğradığı sükûtu hayallerin yekûnunu biraz daha kabarmış, ya tiksinerek, ya hiddetlenerek yâdedilen hatıraların mecmuunu biraz daha artmış bulduğu için, bir şeyi fazla ümit etmekten çekinir, kendini elinden geldiği kadar tevekküle götürür, fakat yine arzularıyla muvaffakiyetleri arasında muvazene bulamazdı. İstediği şeyleri bir basite irca etmişti: sakin yaşamak! Para? Bu sükûnu temin edecek kadar. Zengin olmayı aklından geçirmiyordu. Hiçbir gün Servet hayali kurmadı. Hattâ “mes’ud olmak” denilen şeyi de istemiyordu. İnsanların saadet ve felâket diye teheyyüçleri iki kutub gibi ayırmaları ona bazen mânâsız görünüyor, haz ve kederi, birbirine geçmiş, perçinleşmiş, her zaman yanyana, iç içe bulunan bir halita gibi tasarlıyordu.
Sayfa 90 - Ötüken, Halita: Bir arada bulunma/karışma
Yasını tutuyorum kararttığım düşlerin yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda amansız bir ütopya üfleyen pencereler lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi önümde, haksızlığın hesaba çekildiği hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer arkamda, kare kare ömrümü belirleyen hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
Reklam
…âdi hayat mücadelesi, yaşamak için şu hergün yaptığımız kavga, harpten bin kat daha müthiştir.
Sayfa 87 - Ötüken
Ona ilk rastgeldiği gün bile, sebepsiz ve ani bir sevinç, ihtimal ki ruhta gizlenen birçok ümitlerin yekûnundan hasıl olma vehminden kuvvet alan bir sevinç duymuştu.
Sayfa 82 - Ötüken
Nereden kaynayıp nereye döküldüğü anlaşılmayan muazzam bir kalabalık yığını, canlı, gürbüz, çevik, hattâ zorba bir halk alıntısı, tabiî mücadele ihtiyacından kendi kendine doğmuş, kuvvetli bir ahâli şelâlesi, birbirine zıt istikametlere çarpışır gibi hücüm ederek, bir tûfan şiddetiyle her tarafa akıyor.
Sayfa 63 - Ötüken
Genç adamın ruhu, kaynamış su gibi, türlü arzular, türlü ümitler, gayelerle köpürüyordu. Kendinde mücadele için âni bir hırs duydu. İradesi ayağa kalkıyordu. O sırada yerinden fırlasa, ezici kalabalıkların içine atılsa, başında koşuşan yüzbin felâketin ağır tehdidi altında kalsa, vurulsa, kırılsa, dağılsa, yine yılmayacak. Mes’ud olmağa en istidatlı saniyelerinden birini yaşıyor, fakat bu saniyelerin uzun ömürlü olmadığını, bu şiddetli iradeyi, daha şiddetli bir ye’sin takip edeceğini tecrübe ile bildiği için, büyük ümitlerin davetine aldanmak, hayalini fazla kaptırmak istemedi.
Sayfa 62 - Ötüken
Bu benzeyiş hoşlarına gidiyordu. Müşterek felâketlerin ısdırabı azdır.
Sayfa 61 - Ötüken
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.