Ahmed Arif ne yaptığını bilen şairlerdendi. Şiirinin bir ayağı derin acılarda, bir ayağı "yokluğun öbür adı olan cehennem"dedir. Bir yanda "demir kapı", "kör pencere"; öbür yanda "yeşil soğan", "karanfil kokan cıgara", "dağlarına bahar gelmiş memleket". İmgelerindeki bu incelikli denge, "öfke" ile "yumuşama" arasında gider gelir. Onu duyguların acı sızısıyla yüz yüze getiren bu dengedir. "İçerde" şiirinde "Haberin var mı taş duvar?" diye sorar, ardından "Demir kapı, kör pencere,/ Yastığım, ranzam, zincirim," gelir. Şiirsel sızı, "Uğruna ölümlere gidip geldiği mahzun resim"dedir. Seçtiği sözcüklerle resim çizmez, her sözcüğü bir resimdir Ahmed Arif'in. Şiir dediğimiz de, sözcüklerin çağrışım alanlarını görüp onu duyguya dönüştürmekten başka nedir?
Adnan Binyazar - Ahmed Arif ve şiiri üzerine notlar
Hasretinden Prangalar Eskittim - Metis Yayınları, 40.yıl özel basımı sayfa 177