Müslümanların anladığı özgürlük merkeze, insan oluşumuzun eksenine ilişkindir. Özümüz çürüyebilir, sağlamlık kazanabilir, gürleşebilir veya sönükleşebilir. Lâkin özümüz azalıp çoğalamaz. Bizim özümüz Rabbimiz tarafından bize verilmiş bir cevherdir. Eğer biz onun değerini bilir ve korursak gürleşir. Özgür oluruz. Ama önce özümüzü tanımaz, tanıdıktan sonra da onun sağlığına elverişli tutumumuz olmazsa insan vasıflarımız zaafa uğrar, bundan kâinat da zarar görür, biz de zararlı çıkarız.
İslâm'ın yeni bir düşünme yolu olduğunu anlayabilmek özgür olmaya dayalıdır. İslâm özgür olmanın bilgisidir. Halbuki kişilikleri silmek ve bir yorumla sistemleştirilmiş bir yapıda gerçeği mutlaklaştırmak yalnızca kulun kula kulluğunu getirir ki bu da İslâm'ı kundaklamaktan başka bir şey olmaz.
"Zaten insanlar genel doğruların gölgesine sığınıp olmadık yanlışları işleyip durmuyorlar mı? Bu yanlışlardan biri de kendine "yeni bir düşünme" yolu diye bir başlık bulmuş olan niçin olmasın?"
Çünkü kurallar... Kurallar bizi olduğumuzdan daha farklı görünmeye itiyor. Ve eğer kendimiz olamıyorsak kimin adına konuşuyor veya kimin davranışlarını üzerimizde taşıyoruz?
"Eğer ki birlikte olmadığımız yarınlar olursa şunu her zaman hatırla:
İnandığından daha cesur,
göründüğünden daha güçlü,
düşündüğünden daha zekisin.
Fakat en önemlisi, ayrı düşsek bile...
ben her zaman seninleyim."