"Bakma kabristânın ancak sâha-i medhûşuna,
Dur da bir müddet kulak ver nâle-i hâmûşuna !
Kalbi hiç benzer mi bak sîmâ-yı heybet-pûşuna !
Kim ki dalmıştır hayâtın seyl-i cûşa-cûşuna,
Can atar, bir gün gelir, yorgun düşüp âgûşuna !"
Geçmişten adam hisse kaparmış...Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür "diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi ?
Şu boğaz harbi nedir ?Var mı ki Dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmaray'a-
Kaç donanma ile sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş açılıp mahbesi yâhud kafesi!
Eski Dünya Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi tûfan gibi mahşer mahşer.
Yedi ikiliyi mi cihanın duruyor karşısına da,
Ostralya ile beraber bakıyorsun Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir Hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani ta'ûna da zuldür bu rezil istila!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i
asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkıyle sefil,
Kustum Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü kanındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılması hâlâ bize afetti o yüz...
Medeniyyet denilen k**** ,hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.