Mükemmel bir eser, karakterlerinin, hikâyelerin birbirine geçtiği, hem karakterleri birbirinden ayıran hem de birleştiren bir olay örgüsüne sahip. Yazarın okuduğum üçüncü eseri ve her eserde biraz daha hayran oluyorum.
Tıpkı İstanbul'un tüm insanları gibi... Kendi diyarlarından kopmuş, birbirine karışmış insanlar, Leyla'nın Evi'nde ve Livaneli'nin kalemiyle müthiş bir öykü anlatıyorlar.
Leyla'nın EviZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201728,6bin okunma
Olay örgüsü de anlatılan hikayeden çok, meyhanede köşede oturup yorumlar yapan yaşlı adamın söyledikleri üstüne düşünülmesi gerekli.
Farklı birşey okumak isteyen biri, eseri oturup bir saat içinde rahatlıkla okunabilir.
Siz, kendi memleketimizin güneşi altında açılmış his, âdet, ahlâk, gelenek çiçeklerimizden toplanmış esaslar üzerine kendi milli temsil kabiliyetimize göre yazılmış yerli eserleri oynamakla burada bir tiyatro sanatı yaratabilirsiniz. Yoksa Frenkin kendisi için yazdığı bir oyunun kafasını yarıp gözünü çıkararak Türkçeye uydurmaya uğraşmakla değil. Fransız artistleri yüzlerini boyamakla sahnede ne kadar Arap olabiliyorlarsa siz de ruhları bize daima yabancı kalarak döndürülmüş piyeslerde işte o kadar başarılı olabilirsiniz.
Bu memlekette keyfinizce eğlenmek istediniz mi konunuz komşunuz, bütün mahalle, bütün şehir itiraz eder, sizi ayıplar. Açık, mertçe eğlenceye tahammül edemezler. Fakat gizli ahlaksızlık içimizi kemirir durur.
Hala Sultan Aziz zamanı zihniyetiyle yaşıyorsun. Bundan sonra kocalar karılarını değil, isterlerse karılar kocalarını boşayacaklar.Kadınlar erkeklerini dövecekler. Kadınlar, asırlarca çektikleri Asya'ya has esarete tepki devrindedirler. İntikamlarını alacaklar. Paşalar, beyler, efendiler Ankara'da değil, gökyüzünün en üst katında meclis kursalar Havva kızlarıyla baş edemeyeceklerdir. Muharebeden sonra erkek azalmış, kadın çoğalmışımış. Daha iyi ya! Demek ki sayıca erkeklere galibiz.
OSMANLI SULTANI, ŞEHZADELERİ İÇİN BİR SÜNNET DÜĞÜNÜ TERTİPLEMİŞTİR. İSTANBUL'DA ESKİ SARAYLARLA BİRLİKTE ATMEYDANI. OKMEYDANI VE DİVANYOLU GİBİ MEKÄNLAR SEYİRLİK ALAN OLARAK BELİRLENİR. ON BEŞ GÜN SÜRECEK DÜĞÜNÜN DİLLERE DESTAN OLMASI İSTENMEKTEDİR. HER VİLAYETTEN VE HER ÜLKEDEN İNSANLAR DAVET EDİLİR. BU SIRADA ÜZÜCÜ BİR HADİSE: SADRAZAM ŞEHİT OLUR... SULTAN DÜĞÜN NEŞESİNİ SİYASETE BOĞDURMAMAK ADINA YENİ SADRAZAM ATAMASI YAPMAZ. MÜHR-İ HÜMAYŪNUNU KİME VERECEĞİNİ DÜĞÜNDEN SONRA AÇIKLAYACAĞINI SÖYLER. BU DURUMDA ON BEŞ GÜNLÜK DÜĞÜN SÜRECİ DEVLETLULAR VE DAVETLİLER İÇİN ACIMASIZ VE ÖLÜNCÜL BİR İKTİDAR MÜCADELESİNE DÖNÜŞÜVERİR.
SARAYDA BUNLAR OLURKEN SOKAKTAN BİRKAÇ ÖKSÜZ VE YETİM DELİKANLININ KADERLERİ İKTİDAR YARIŞINDAKİ DEVLETLULARLA KESİŞİR. GENÇLER. ÖNCE KALPAZANLIK YAPMAK, SONRA DA EL ALTINDAN DÜĞÜN HEDİYELERİNİ ÇALMAK ZORUNDADIRLAR. ÜSTELİK İÇLERİNDEN BİRİ DE ZİHİNSEL ENGELLİDİR. VE İSTANBUL BÜTÜN GÖRKEMİYLE EĞLENNEYE BAŞLADIĞINDA YUKARIDAKİLERLE AŞAĞIDAKİLERİN MÜCADELESİ DE BAŞLAR.
NEFES NEFESE BİR OSMANLI MACERASI ISKENDER PALA'NIN HER ZAMANKİ YETKİN KALEMİNDEN....