Kitabı okurken aklıma gelen ilk şey, Ayşe Kulin’in “Bora’nın Kitabı” oldu. O kitapta yazar, bir kadın gözüyle bakış açısıyla erkek karakterin duygularına tercüman olurken; bu kitapta ise Kürşat Başar bir erkeğin gözüyle bir kadının duygularına tercüman olmuş. Bu konuda iki kitabı da başarılı bulduğumu söylemeliyim.
Vurdumduymaz, uçarı, rahat bir karaktere sahip kızımızın gencecik yaşta yaptığı mantık evliliğiyle başlayan ve zaman içerisinde çocukluk aşkıyla karşılaşıp başlayan bir yasak aşkı konu alıyor. “Yasak aşk” olması okurken kadın karakterimizi bir yandan haksız bulmanıza ama diğer bir yandan da yaşanan duygulardan dolayı haklı bulmanıza neden olacak. 60’lı yıllardaki döneme dair yaşam ve siyasi durumlar da ele alınmış biraz. Hayatın ne zaman ne getireceğinin bilenemeyeceğine vurgu yapıyor çokça.
Bir kadının aşkla tanışmasını, fedakarlıklarını, kendi içindeki vicdan muhasebesini, pişmanlıklarını, mutluluklarını, çelişkilerini, cesaretini etkileyici bir dille anlatıyor. Okurken o “aşk” hislerini anlayabildiğimden etkilendim açıkçası. Onun sesini duyunca, ona dokununca, onu görünce, onunla el ele tutuşunca, onu öpünce hissedilen mutluluk ve huzur… Kısacık bir an bile olsa…
Zaman fazlasıyla kısa ve hayatın ne getireceği belli değil. Bu nedenle sevdiklerinizle yaşayabildiğiniz anların tadını çıkarmaya bakın.
Not: Kitabın buradaki tanıtım yazısını okumamanızı tavsiye ederim. Fazlasıyla spoi içermekte.