Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her Müslüman gönlün mihribanı Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'i doğru tanımamız, o'nun hållerini; günahlardan uzak oluşunu, nübüvvetini mucizeler ile izhar ettiğini ve dini herhangi bir müphemlik olmaksızın ikmål ettiğini idrak etmemiz, Nebiyyi Zişânı layıkıyla sevmemize, bu sevgi ise hem onun sünnetini hayatımıza nakşetmek için gereken manevî motivasyona hem de ebedi kurtuluşumuza vesile olacaktır. İşte tüm bu elzem hållerin gerçekleşebilmesi için Hz. Peygamber (s.a.v.) 'i sadece kalben kıymetlendirmekle iktifa etmeyip, ilmen de O'nun muazzez hayatını idrak etmek, O'nun şanına uygun olmayan, sıfatları ile uyuşmayan yakıştırma ve anlayışların kendisinden tenzih edilmesi gerekmektedir
Sayfa 132Kitabı okudu
Ehl-i sünnetin kahir ekseriyeti Hz. Peygamber (s.a.v.) 'in mübarek bedeninin terk-i dünya etmesiyle çürümeyeceğine itikad etmektedir.
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
Hz. Peygamber (s.a.v.) 'in vefatı süreci ve akabinde zuhur eden ilk ihtilafları zikretmekle beraber şunu hatırlatmak faydalı olacaktır ki Ashabın dâhil olduğu kısmıyla bu ihtilaflar hep içtihadi meselelerde gerçekleşmiş, hiçbiri Allah'ın sıfatları, fiilleri ile nübüvvet vb. itikadi esaslarda yaşanmamıştır. İtikadi meselelere sarkma ihtimali olan mezkûr nakillerde ise Hz. Peygamber (s.a.v) 'den sadır olan bir buyruk dâhi meseleyi halletmeye káfi gelmiştir. İmamet bahsi de aynı genellemenin içerisindedir. Fakat Ashab sonrası dönemde siyasî kararların itikad esası gibi telakki edilmesi zikri geçen ihtilafların sonraki dönemlerde ilk vuku buldukları andan daha büyük neticeler doğurmasına neden olmuştur.
Sayfa 129Kitabı okudu
İmam Rabbanî (ö.) Kırtas hadisesi bağlamında sağlıklı bir anlayış tesis edememenin sebeplerini birkaç faktöre bağlarken en önemlilerinden biri olarak Hz. Ömer (r.a.)i tanımamayı işaretlemektedir. Nitekim O'nun, Kur'an ayetlerini nazil olmadan evvel söylediği (Bedir esirlerinin durumu vb.) on kadar görüşün vahiy ile mutabık düştüğü görülmüştür Dolayısıyla bu Hz. Ömer (r.a.) 'ın ne kadar Kur'ani bir şuura sahip olduğunu göstermeye yetmektedir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Nehcu'l- Belağa şårihi Şii İbn Ebi'l-Hadid (ö. 656/1258) de bu beyanın hakikatini, "Bil ki, fezail ile ilgili yazılan hadislerin aslı Şia cihetinden gelmiştir. Onlar, bidayette imamları hakkında muhtelif hadisler vazetmişlerdir (uydurmuşlardır). Onları hadis vaz'ına sevkeden âmil, hasımlarının düşmanlığı idi. Ne zaman ki Bekriyye Şia'nın bu faaliyetini gördü, onlarda kendi imamları hakkında Şia'nın hadislerine mukabil başka hadisler vaz'ettiler." ifadeleriyle tasdik etmektedir. İşte bu gibi icraatlarının çokluğu sebebiyle İmam Malik b. Enes (ö. 179/795) gibi âlimler, avama kendi dönemlerinde Şia'nın merkezi olan Irak ehlinin naklettiği rivayetleri ne tasdik ne de tekzip etmeyi tavsiye etmiştir.
Sayfa 127Kitabı okudu
Şia'ya göre Nebi (s.a.v.) 'den sonra imamet nasslarına riayet etmediği için Hz. Ali (r.a.), Selman-1 Farisi (r.a.), Mikdad (r.a.) ve Ebûzerr (r.a.) hariç tüm ümmet irtidad etmiştir. Hiçbir ihtilafta imamet meselesindeki kadar nassların kullanımında zorlama te'vil ve istismarlar yaşanmamış, muhalif gruplar tarih boyunca başka hiçbir sebepten bu kadar savaşmamıştır
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
İmam Kastalani (ö. 923/1517) Mevahibü'l-Ledünniye isimli eserinde Peygamber (sav.) in vefatının duyulduğu ilk anda sahabilerin çeşitli ruh hallerine girdiğini bir grubun aklı başından gidercesine tepki gösterdiğini ve Hz. Ömer (r.a.) 'ın da bu zümreden olduğu, bir grubun bedenlerinden kuvvetin çekilip haberi duydukları yerde kalakaldıklarını ki Hz. Ali (ra.) bu zümreden olduğunu hatta kimi sahabenin üzüntüden vefat ettiği ki Abdullah b. Uneys (r.a.) in onlardan olduğunu belirtmektedir.İşte bu elim hadisenin peşi sıra yaşananlar Hz. Ebubekir (r.a.) 'ın metanetli duruş ve beyanıyla anında aşılmış ve daha sonradan tefrikaya zemin teşkil edecek bir surette yeniden açılmamak üzere kapanmıştır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Mi'rac hadisesi ile ilgili bir diğer hususiyet bu intikalin ruh ve beden birlikte gerçekleştiğinde mutabakatın olduğudur. Dolayısıyla Ehl-i sünnet âlimlerinin kahir ekseriyetince mi'rac hadisesi uykuda/rüyada değil uyanık bir halde yaşanmıştır. Zaten İsrâ ve mi'rac hadisesini genel kabulün dışında bir manaya hamletmek ve bu görüşe İslam tarihi içerisinden sahih bir referans bulmak da mümkün görünmemektedir. Öte yandan mirac günü ru'yetin gerçekleşip gerçekleşmediği meselesinde tercihin itikadi bir probleme dönüştüğü söylenemez. Lakin Ehl-i tasavvuf ağırlıklı âlimlerin dışında kahir ekseriyet mi'rac gecesi ru'yetin gerçekleşmediğinde ittifak etmişlerdir. Nakli ve akli delillerin götürdüğü ağırlıklı istikamette bu yöndedir. İslam tarihinin hiçbir döneminde topyekûn bir inkâra muhatap olmayan bu hadiseler XVIII. yy. sonrası âlimlerinin! bir kısmı tarafından ne yazık ki inkâr edilir vaziyete getirilmiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Ru'yet, Ehl-i sünnet nezdinde makul ve mümkün olduğundan, mi'rac hadisesinde bu manaya gelebilecek hadislerin ru'yete delaleti de ayrı bir mesele haline dönüşüvermiştir.
Sayfa 110Kitabı okudu
Mi'rac hadisesi bağlamında tartışmalı alt konulardan birisi de mi'racta Hz. Peygamber (s.a.v.) 'in Cenab-ı Hakkın cemali ile müşerref olup-olmadığı, ru'yetin gerçekleşip-gerçekleşmediği meselesidir. Bu meselenin iki veçhesi mevcuttur. İlki Cenab-1 Hakkın görülmesinin mümkünlüğü ikincisi ise mi'rac rivayetlerinin ru'yetin gerçekleştiği yönündeki delâleti. Cenab-ı Hakkın görülmesi meselesi Ehl-i sünnet itikad imamlarının ihtimam gösterdikleri hassas meselelerden birisidir. Hemen bütün akäid metinlerinde bu esası görmek mümkündür
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Mütekellimler nazarında mi'rac hadisesi kabul edilmekle beraber, nihayetinde rivayetlerin sayılabilir ve dolayısıyla hadise aklen yalanda ittifakı mümkün miktarda kişinin nakliyle sabit olduğu için kimi âlimler lafzi mütevatir seviyesinde görmemiş, fakat pek çok mütekellim manevî mütevatir olarak kabul etmiştir.
Sayfa 107Kitabı okudu
Zaman üzerinden getirilen itirazlardan bir diğeri de İsrail Balcı'nın İsrå ve Mi'rác Gerçeği isimli eserinde geçmektedir. Balcı'ya göre, ayette İsrâ hadisesinin gecenin çok kısa bir bölümünde geçmesi onun bedenle gerçekleşmediğinin delilidir. Çünkü böylesi kısa bir sürede bu kadar uzun bir mesafenin katedilmesi fizik yasalarına
Sayfa 105Kitabı okudu
Ehl-i sünnet müfessirlerin IXX. yüzyıl öncesi hemen hiçbirinde miracı inkâr tavrı bulmak mümkün değildir. Ancak mahiyeti ile ilgili ihtilaflardan bahsetmek mümkündür.
Sayfa 102Kitabı okudu
İsrå ve mi'rac hadisesine yönelik tartışmalı en önemli mesele bu hadisenin gerçekleşme şeklidir. Bu hususta hadisenin uykuda yani sadece ruh ile meydana geldiğini beyan edenlerle, uyanık yani beden ve ruh birlikte gerçekleştiğini beyan edenler mevcuttur. Mi'rac'ın sadece ruh ile gerçekleştiğini müdafaa edenlerin delil olarak kullandıkları hususlardan biri Hz. Aişe (r.a.) 'nın aktardığı rivayette 'bedeninin yatağından ayrıldığını hissetmedim. ifadesinin bulunmasıdır. İkinci olarak Enes b. Malik (r.a.) rivayetinin 'Resulullah Mescid-i Haram'da uyurken şeklinde başlaması ve Hz. Muaviye (r.a.) 'ın da bu görüşte olduğunun naklidir. Son olarak Huzeyfe (r.a.) 'dan da sadece ruhen gerçekleştiği yönünde gelen rivayettir. Tabiînden Hasan-1 Basrinin de bu görüşte olduğu nakledilmişse de onun aksi kanaatte olduğunu bildiren aktarımlarda mevcuttur. Mi'rac hadisesinin beden ve ruh birlikte olduğunu beyan eden rivayetleri zikretmeden evvel sadece ruhla olduğunu bildiren rivayetlere yönelik itirazları zikretmek uygun olacaktır. Hz. Aişe (r.a.) 'nın rivayeti ile ilgili en güçlü itiraz onun bu hadisede şahit olduğu bir olayı nakledemeyeceği, henüz Peygamber (s.a.v.) ile evlenmemiş olduğudur. Öte yandan Peygamber (sau) 'in bu hadiseyi bildirmesinin akabinde birçok Kureyşli yalanlamış, hatta irtidad edenlerin bulunduğu söylenmiştir. Eğer bu hadise rüya ile gerçekleşmiş olsaydı kimsenin yalanlaması yahud irtidadı makül olmazdı
Sayfa 101Kitabı okudu
Daha sonra etraflıca zikredeceğimiz üzere âlimlerin kahir ekseriyeti mi'rac hadisesini bildiren rivayetlerin mütevatir olduğunu beyan etmişlerdir. Dolayısıyla bu tür rivayetleri inkâr etmek yahud bunların muhkem delaletini Öztürk gibi tahrif edici bir te'vile tâbi tutmak Ehl-i sünnet nazarında kabul edilebilir değildir
771 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.