İnsan hep çabalar bu hayatta. Tüm çabası doğrudan veya dolaylı kendini mutlu etmek için. Durmadan koşar, bazen durup dinlenir sonra yeniden koşar. Ta ki artık koşamayacağını anladığı ana kadar. O an sorar kendine “koşuyorum koşuyorum niye hala tamamlanamıyorum?” Eksik olan ne? Tüm çabalarıma rağmen yıllardır tamamlayamadığım ne? Kaybettiklerin mi? Annen, baban, eşin, sevgilin, mesleğin, paran… hiç biri değil. Eksiklik her kaybettiğinde kalbinde oluşan boşluk, eksiklik sana hissettirileyemen veya senin hissedemediğin hisler, eksiklik her koşuşunda kaybettiklerimle beraber kendimi de bulabilirim umudun, eksiklik yıllarca koşarken fark etmeden gözlerinde oluşan yorgunluk, eksiklik herkese yetebilme arzusuyla kendinden esirgediğin şefkatin, eksiklik tüm hislerin, eksiklik sensin. Asıl şimdi sor kendine? Senin koştuğun gibi biri koşar mı sana, seni bulmak için? Ya da biri çıkıp kendinden çok seni düşünerek verir mi tüm hayat enerjisini sana? Cevaplarını kendine umutsuz bir gülümsemeyle verdiğini görüyorum. Belki de yıllarca yaşayıp tanımlayamadığın şeyleri bunları düşündüğün birkaç dakika içerisinde anladın, kendini buldun içinde. Artık eski sen olamazsın. Yeniden başlamaya her zamankinden daha çok hazırsın.