Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur: “Ne kadar zengin olursan ol, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır.”
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
NEFSİN EN ZOR TERK EDEBİLDİĞİ HUY Mânevî terbiyeye de, öncelikle nefs tezkiyesiyle başlanır. Nefsin en zor terk edebildiği kötü huy; kibir ve benliktir. İlk mutasavvıflardan Ebû Hâşim es-Sûfî: “Kalpte yer etmiş bir kibri kazımak, dağları iğne ile kazmaktan daha zordur.” buyurmuştur. Fakat bu başarılmadıkça da mânen tekâmül edebilmek ve dînin hedeflediği kâmil insan olabilmek mümkün değildir. Hazret-i Mevlânâ’nın buyurduğu gibi: “Bir kişi, kendinden geçerek yokluğa ulaşır, yokluk o kişiye mânevî bir ziynet olursa, o kişinin Hazret-i Muhammed (s.a.v.) gibi gölgesi kalmaz. Yani o kişi hayâlî ve gölge varlığından kurtulur.” Aslı yokluk olan, yani yokluktan gelen insanoğlunun varlık ve benlik iddiâsına kalkışması, ne büyük bir bedbahtlıktır. Bütün dünyevî dayanaklar ve nefsânî hazlar da kulun bu gaflete düşmesine zemin hazırlayan imtihan tuzaklarıdır. Bu tuzağa düşen mağrur kimseler, oltadaki yemin bir anlık lezzeti için kendini helâke sürükleyen balıklar gibidirler. Mevlânâ Hazretleri bunu ne güzel îzah eder: “Varlık ve benlik, insanı adamakıllı sarhoş eder; aklını başından, utan­ma duygusunu gönlünden alır. Şeytan, bu sarhoşluğa kapıldı da; «Âdem niçin benden üstün olsun; bana reis olsun?» dedi de lânete uğradı.” Bu bakımdan kibir âfetini nefisten silip atmak, hayâtî bir vecîbedir. Hasan-ı Basrî Hazretleri: “Tevâzû, karşılaştığın her müslümanın senden üstün olduğunu kabul etmendir.” buyurur.
Reklam
Bir gün Mevlânâ dostlarından bir azizin canı sıkılmıştır. Durum Mevlânâ Hazretleri’ne arz olunur. Mevlânâ Hazretleri ona: “-Dünyanın bütün can sıkıntısı, bu dünyaya gönül verme neticesidir. Bu dünyadan kendini âzâd ettiğin an; kendini bu dünyada garip bir kişi olarak bildiğin an; baktığın, gördüğün güzel renklerin, güzelliklerin, tattığın zevklerin kalmayacağını bildiğin an; her şeyin gelip geçici olduğunu, senin başka bir yere gideceğini bildiğin an, can sıkıntısından kurtulursun! Ne mutlu o insana ki, hikmet ehli ile oturur, mağrur kişilerle değil. Kendilerini hakîr ve zelîl gören kişilerle düşer kalkar.” der ve yine buyurur ki: “-Kendini dünyadan âzâd eden er, olgun kişidir! Başkasının kendisini incitmesinden incinmeyen kişidir. Yiğit er ise, incitmeyi hak edeni, kırılmaya lâyık olanı incitmeyen, kırmayan kimsedir.” (Menâkıbu’l-Ârifîn, I, 432) Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede: “Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını isteyerek yalvaranlarla beraber candan sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini, Bizi anmaktan gâfil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye uyma!.” (el-Kehf, 28) buyurur.
Kendini Bilen Haddini Bilir, Haddini Bilen Rabbini Bilir
Açlık; kalbi yumuşatıp nurlandırırken, aşırı tokluk ise kalbe kasvet verir, gönlü karartır. Açlık, nefsin azgınlıklarına engel olup onun hakka ve hayra yönelmesini kolaylaştırırken, aşırı tokluk ise, mânevî hassâsiyetleri köreltir, rûhu daraltır, şuur ve idrâkin hikmet kanallarını tıkar. Dolayısıyla, tefekkür, ibret ve hikmet; acziyetin idrâk edildiği açlık ve hüzün hâlinde daha kolay elde edilir. Zira mide fazla dolunca, tefekkür âdeta uyuşur, gönlün hassâsiyet ve rikkati körelir. Nitekim Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur: “Elinden her bir şey çıkıp gidince, bir belâya, bir felâkete uğrayınca (acziyetini idrâk eden) kul; «Yâ Rabbi, yâ Rabbi!» diyerek Cenâb-ı Hakkʼı anmaya; «Beni kurtar!» demeye başlar.” Ârif bir zât da şu teşbihte bulunur: “Ney gibi karnını boş tut da, inleyip feryâd et; kamış kalem gibi içini boşalt da, sırlar söyle, sırlar yaz!” osmannuritopbas.com/28-mart-2023.html
Mevlânâ Hazretleri buyurur: “Önemli olan gül tabiatlı olabilmektir. Yani bu dünya bahçesinde dikenleri görüp, onlardan incinip dikenleşmek değil, araya kış gibi çileler de girse, onları bahar iklimiyle kucaklayarak bütün âleme bir gül olabilmektir.”..
Hoşgeldin şehr-i ramazan
Mevlânâ Hazretleri buyurur: “Ramazan geldi, artık maddî yiyeceklerden elini çek ki, gökten mânevî rızıklar gelsin. Bu ay, gönül sofrasının kurulduğu aydır. Gönlün, bedenin hatâlarından kurtulduğu aydır. Gönüllerin aşk ve îman ile dolduğu aydır.”
Reklam
80 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.