Şöyle düşünüyorum: Küçük bir azınlık dışında insanlar için mutluluk ve rahat yoktur. Bunu şu dünyadaki yaşamımız için söylüyorum. Çünkü bir insan namuslu bir yaşam sürerek ölümünden sonra ulaşmak istediği tüm iyiliklere ulaşabilir.
İnsan tüm yaşamı boyunca böyle kısa bir anda nefes alabilir. Sonra kısa bir sürede yaşlılık gelir. Bizi o kadar kısa bir sürede zor duruma sokar ki çocukça hayalleri olanlar dışında hiç kimse bu yaşamı tekrardan yaşamayı göze almaz. Tartışmamızda aradığımız şey söylediklerimi nasıl ispat edebileceğim. Zaten konumuz nasıl bilge olabileceğimiz ve böyle bir güce sahip olabileceğimizi zannediyoruz. Sanat ve bilgi gibi bilim diye isimlendirdiğimiz şeyleri öğrenmeye başladığımızda bu gücü kaybediyoruz, çünkü bizim gibi insanların işlerine ait bilgilerden hiç biri bu isme layık değil. Yine ruh yaratılıştan dolayı bilginin kendisinde olduğunu zanneder, ancak bunun ne zaman ve nasıl elde edildiğini bilmez. Bizler de bilgeliği ararken benzeri sıkıntılar çekmiyor muyuz? Gerek kendi kendimize gerekse de başka insanlarla olan tartışmalarda bu zorluklar hepimizi umutsuzluğa saplıyor.
Reklam
Kanunlarla ilgili araştırmamızda insana en yararlı şeyin ne olduğunu bilmenin olası olduğunu, yararlı ve yararsızı ayırt edebilen her insanın söylenen şeyleri anlayabileceğini ve yapabileceğini söylemiştik. Şimdi de diğer işlerin kolay olduklarını ancak insanın nasıl iyi olacağını söylemenin zor olduğunu söylüyoruz. Diğer her şeyi elde etmek kolaydır. Ne kadar zengin olmak gerektiğini ya da bedenin nasıl olması gerektiğini biliyoruz. Öte yandan herkes ruhun iyi olması gerektiğini bunun için de ölçülülük ve cesaret gibi bazıniteliklerin olması gerektiğini kabul ediyor. Herkesruhun bilge olması gerektiğini de kabul ediyor. Fakat ne türden bir bilgelikten söz ediliyor? Söylediğimiz gibi bu konuda insanlar birbirleriyle anlaşamıyorlar.
... Bu nedenle de mevveler olgunlaştı, toprak verimli bir hal aldı. Rüzgar ve yağmur ölçüsüz biçimde arttıkça hayvanların her biri kendilerine yetecek besini bulmaya başladılar. Eğer günün birinde kötü bir kazayla bu düzen bozulursa sorumluluğu tanrıda değil kendi yaşamını doğruluğa göre oluşturmayan insanda aramak gerekir...
Kanunların insanlarla beraber değiştiğini görmek zor bir şeydeğildir. Örneğin bizim insan kurban etmeyi emreden bir kanunumuz yok. Bunun nefret edilesi bir şey olduğunu düşünürüz. Ancak Kartacalılar bu işin kutsal ve kanuna uygun bir hareket olduğuna inanırlar. Hatta kendi çocuklarını Kronos'a kurban ederler. Ayrıca bu insanlar başka kanunlarla yönetilen barbarlar değiller. Lykaion halkı ve Athamantos'un çocuklarıdır. Yunanlı olmalarına karşı bir sürü şeyi kurban ederler. Sen de bunları duymuşsundur. Eskiden ölülerle ilgili kanunlarimizın nasıl olduğunu biliyorsun. Cenaze kaldı-rılmadan önce kurbanlar kesilir, kurban kanınıkaplara doldurmaları için kadınlar çağırılırdı. Daha eski zamanlarda ölüler insanların kendi evlerine gömülürdü. Ancak şimdi biz bunları yapmıyoruz.
Diğer çok sayıda insan gibi dinsizliğe düşmemen için sana bunu anlatacağım. İster sözlerle, isterse de yapılan işlerle tanrılara ve tanrısal insanlara karşı işlenen günahlar kadar büyük günahlar yoktur. İnsanın, bundan daha fazla çekinmesine gerek olacak bir şey yoktur. Ancak asıl kaçınılması gereken şey, bir insanı överken ya da eleştirirken gerçekdışı şeyler söylemektir. Bu nedenle de iyileri ve kötüleri ayırt etmeyi öğrenmek gerekir. Tanrı kendisine benzeyen birisi eleştirilirse, ya da kendisine benzemeyen birisi övülürse bu duruma çok kızar. Çünkü tanrıya benzeyen iyi bir insandır. Taşlar, tahta parçaları, kuşlar ve yılanlar kutsal olabiliyorsa, kutsal bir insan olmayacağını da sanma. Her şeyin en kutsalı iyi insandır. En kirlisi de kötü insandır.
Reklam
126 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.