Ve kadın sonunda konuştu, isyanını dile getirdi. "Bugüne dek sana hiçbir şey söylemedim, hiç sitem etmedim, hiç surat asmadım." dedi Candan. "Sanki bütün yaptıkların, tüm erkek arkadaşlarınla yaptığınız her şey, size sunulmuş, yalnızca size özgü olan davranışlardı. Siz monoton yaşam sevmezdiniz, siz sıkıntı atmalıydınız, siz barlarda, meyhanelerde, iş dönüşü eğlenebilirdiniz. Aranıza eşleriniz asla karışmamalıydı. Başka kadınlar mutlaka olmalıydı ama onlar sizlerin kadını olmamalıydı. Sessiz, sakin, bu durum mutlak bir gerçekmis gibi, sizi evlerde bekleyen kadınların ne düşündüğünü, ne yaşadığını hiçbir gün düşünmediniz. Onlar evde sizi bekliyorlardı, beklemeliydiler, beklediler. Buna isyan edilebileceğini hiç düşünmedin mi? Kim olursa olsun seni evde bekleyen bir insanın varlığı seni hiç mi etkilemiyor? Erkeklikle ilgili bir şey mi bu? Bir telefon etmek erkeklik gururunu mu zedeliyor? Saygı duymadığın, düşünmediğin, aldırmadığın bir insanla yaşamak nasıl bir duygu? Bunu bir kez daha yaparsan ve artık ben hiç aldırmayıp mışıl mışıl uyursam, bu güzel bir beraberlik midir sence?"
Sayfa 61
Geceleri hepimiz mışıl mışıl uyurken gizlice rüyalarımıza giren kuşlar, bütün gün içimizde biriktirdiğimiz kini, öfkeyi ve nefreti kanatlarında toplar. Sonra bulutların arasına tırmanıp taşıdıkları tüm yükü oraya bırakır. Bu tonlarca rezilliğin ağırlığını çekemeyen bulutlar, ertesi gün hepsini yağmur olarak yağdırır üzerimize. Damlalar tenimize siner, kanımıza karışır. Zehirleyip hasta eder, yavaş yavaş öldürür hepimizi.
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Ah cahil çocukluk günlerindeki gibi mışıl mışıl uyumak..."
256 syf.
·
Not rated
Ah Poirot
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Bazen öyle gerçekler vardır ki; yaptığı işe ve adalete deli gibi tutkun insanları bile vicdan muhasebesine götürür. Yıllar önce küçük bir kız çocuğunun ölümüne sebep olan, sonra da ortadan kaybolan cani bir katilin sonunun, asla mışıl mışıl uykusunda ölmek olmasını kimse istemez. Bir gün bu katil bir kompartımanın vagonunda, uyurken cinayete kurban giderse ve bu cinayetin ardında yıllar öncesindrn gelen soğuk bir intikam varsa, bu cinayeti işleyenler suçlıkabul edilebilir mi? Edilirse de gelmeyen adaleti sağladıkları için polislere teslim edilebilir mi? İşte poirot'u bir çıkmaza götüren soru da tam olarak bu. Bir yanı adaletten şaşmayan dedektif olarak doğruyu yapmasını söylerken, diğer insan yanı hak ettiğini bulduğunu söyler ve poirot kendi içinde büyük bir savaş verir. Üstelik cinayeti işleyenler de suçun farkındadır ve hepsi ille biri teslim edilecekse o kişinin kendisi olması gerektiğini söyleyerek erdemli insanlar olduklarını ve cinayeti zevkle işlemediklerini açıkça ortaya koyar.bu anlamda okuyan her insanın da kendisini sorgulamasını sağlayan bir eser. Ayrıca Agatha Christie’nin bu eseri İstanbul Pera Palasta yazmış olması da ayrıca özel kılıyor.
Doğu Ekspresinde Cinayet
Doğu Ekspresinde CinayetAgatha Christie · Altın Kitaplar · 201926k okunma
- Hiç kuşku yok ki her insanın içinde bir öfke canavarı, acı çeken kurbanın haykırışlarından aşırı zevk duyan bir şehvet canavarı, zincirinden boşalmış bir canavar, hastalıkların, romatizmaların, hasta böbreklerin vb. verdiği acılarla beslenen bir canavar yatar. Bu okumuş, aydın ana baba daha beş yaşındaki zavallı kızlarına her çeşit işkenceyi,
Sayfa 337 - İletişim Yayınları
O bir çocuktu, Eli yumuk yumuktu Durduk yere kikirder Mışıl mışıl uyurdu Lakin çocuk öldü Tanrı gördü Katil insandı Suç şeytana kaldı. Söyleyin efendiler, Bu çağ kimlere yaradı.
Murat Ali Ersan
Murat Ali Ersan
Reklam
"Ben hiçbir şeyden pişmanlık duymadım." "Evliliğinden bile mi?" "Berbat evliliğimden bile. Her deneyimin, her yanlış kararın bize bir şeyler öğrettiğine inanıyorum. Bu yüzden, hata yapmaktan korkmamalıyız. Ben bir şeylere balıklama dalmayı seviyorum ve bazen kendimi kaynar suyun içinde buluyorum. Ama sonunda her şey bir şekilde halloluyor." "Yani sadece evrene güveniyorsun?" "Evet. Ve geceleri mışıl mışıl uyuyorum. Şüphelerim yok, kaygılarım yok. Hayat bunlar için fazla kısa. Biz sadece arkamıza yaslanıp yolculuğun tadını çıkarmalıyız."
Sayfa 25 - Karakterler: Maura ve Doug
Bu kalabalık bunaltıyor artık. Varlıkları değil, sesleri. Koca bir gürültü koca bir kıyamet, asıl duymamız gerekenleri gizliyor gibi. Ayhan Geçgin, "İnsan sesinin olmadığı bir yere gitmek, durmak, sadece boşluğu dinlemek istiyorum. İnsan sesi, dinlemem gereken şeyi işitmemi engelliyor." der. Öyle bir his sevgili okur: Kısacık bir
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.