Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan iyiliği ve kötülüğü bilmişti artık. Bir daha hayat ağacına uzanmayacaktı eli. Sonsuzca yaşamak için onun meyvesinden yiyemeyecekti. Bunun için tann kovdu Adem'i cenetten, bir daha yaklaşmasın diye de hayat ağacına, Aden bahçesinin önüne Keruv melekleri koydu. Tekvin- Yaratılış
Tanrının yarattığı bütün kır hayvanları arasında en hilecisi yılandı. Yılan, Tanrı'nın, bilgi ağacının meyvesinden yenilmesini yasakladığı no biliyordu. Bunu yiyen insanın öleceğini de biliyordu. Tam tersine söyledi kadına, onu kandırmaya çalıştı: 'İnanmayın, ölmeyeceksiniz! Ondan yiyince gözleriniz açılacak; Tann gibi, iyiliği ve kötülüğü bileceksiniz!' Kadın, ağacın yemesi güzel, görünüşü hoş ve bilgi arzusu uyandırcı olduğunu sezmişti zaten. Dayanamadı. Kopanp yedi meyveyi. Kocasına da verdi. O da yedi. O zaman ikisinin de gözleri açıldı, ikiside çıplaklıklarını gördüler. İncir yapraklarını birbirine dikerek önlerini örttüler."
Reklam
"Zeus büyüyünce, babası Kronos'a karşı eyleme geçti. Yuttuğu bütün çocukları birer birer kusturttu ona."
Zanayiş xo reyde femkerdişî estanekan zî banderkeno. Zanîn bi xwe re fêmkirina çîrokan jî Têne. Knowing also brings with it understanding the stories. Bilmek kendisi ile hikayeleri anlamayı da getirir.
Hesiodos’a göre başlangıçta Khaos vardı. Sonsuz bir boşluktu Khaos. Bu boşluktan Gaia (toprak ana) doğdu ilkin, sonra Ölüler Ülkesi’nin en derin yeri Tartaros; sonra Eros (Aşk); sonra yeraltı karanlığı Erebos’la yeryüzü karanlığı Nyks (Gece) doğdu.
“…Demek ki, göksel de olsa kutsal da olsa, asıl gerçek bütün gerçek kendini bu dünyada gösteren gerçektir: Kutsal ancak duyusal’la vardır, tanrısal bile, ancak bu dünyadaki somut gösterileriyle kavranılır bir duygu olur…” (Giotto’nun Sanatı)
Reklam
Tanrı, insanların düşünce ve eylemlerinin bunca kötü olduğunu gördü ve insanı yaratmış olmaktan pişmanlık duydu ve bunun acısını şöyle dile getirdi: "Kendi yaptığım insanı, insanları ve hayvanları, sürüngenleri ve uçan kuşları silip süpüreceğim yeryüzünden, çünkü bütün bunları yaratmış olmaktan pişmanım".
Sayfa 110Kitabı okudu
Ekho, Narkissos'u seviyordu. Issız bir kırda dolaşırken görmüştü onu ve hemen güçlü bir arzu kaplamıştı gönlünü. Kaç kez ona sokulmak, kaç kez içini açmak istemiş, becerememişti bir türlü; çünkü yaratılışı izin vermiyordu buna. Hera, konuşmamaya tutsak etmişti Ekho'yu. Konuşabilmesi için başkasının konuşması gerekiyordu önce. Ekho durmadan izliyordu sevdiğini. Narkissos bir gün arkadaşlarına, "Orada kim var?" diye bağırınca, ancak "Var" diyebildi Ekho. Ne ki Narkissos görmüyordu onu. "Gel" diye bağırınca, Ekho da kollarını açıp çıktı ağaçların arasından. Periyi gören Narkissos, şaşırıp kaçtı. Gönlünü yaraladığı kızlardan birisi tanrılara yalvararak, Narkissos'un cezalandırılmasını ister. Tanrılar da, "Başkasını sevmeyen kendini sevsin!" buyururlar. Dalgalarında gümüşler oynaşan berrak bir pınar, av ve sıcaktan yorulan Narkissos'u çeker. Gidermek istedikçe artar susuzluğu ve birden, suya vuran kendi güzelliğine tutulup kalır. Bu imgeyi vücut sanır. Öpücükler sunar pınara. Ellerini daldırır sulara, fakat yakalayamaz güzeli: Gördüğünün ne olduğunu bilmez. Yanar tutuşur sevdadan. Böylece, eriyip gider Narkissos. Ekho'ya gelince: Hâlâ oralarda, son sözcüğü tekrarlar durur.
Ne ki, açınca yanında getirdiği kutunun kapağını meraklı Pandora, dağıldı insanlara acılarla dertler. Tam Umut da çıkıp gitmek üzereydi ki, kapattı Pandora kutuyu. Kapağı açılan dert kutusundan, tek bir umut kalmıştı dışarı çıkmadık.
Nuh, tufandan sonra 350 yıl daha yaşadı. Öldüğünde 950 yaşındaydı (9: 18-29).
Reklam
İlk Günah: Tanrı’nın yarattığı bütün kır hayvanları içinde en hilecisi yılandı. Yılan, Tanrı’nın, bilgi ağacının meyvesinden yenilmesini yasakladığını biliyordu. Bunu yiyen insanın öleceğini de biliyordu. Tam tersini söyledi kadına, onu kandırmaya çalıştı: “İnanmayın, ölmeyeceksiniz! Ondan yiyince gözleriniz açılacak; Tanrı gibi, iyiliği ve kötülüğü bileceksiniz. O da biliyor bunu”. Kadın, ağacın meyvesinin yemesi güzel, görünüşü hoş ve bilgi arzusu uyandırıcı olduğunu sezmişti zaten. Dayanamadı. Koparıp yedi meyveyi. Kocasına da verdi. O da yedi. O zaman ikisinin de gözleri açıldı, ikisi de çıplaklıklarını gördüler. İncir yapraklarını birbirine dikerek önlerini örttüler(3: 1-7). Tanrı, deriden kaftan yapıp Adem’le Havva’yı giydirdi. İnsan, iyiliği ve kötülüğü bilmişti artık. Bir daha hayat ağacına uzanmayacaktı eli. Sonsuzca yaşamak için onun meyvesinden yiyemiyecekti. Bunun için Tanrı, kovdu Adem’i cennetten. Aden Bahçesi’nden kovuldu. Adem, yaratıldığı toprağı işlesin diye. Bir daha yaklaşmasın diye de hayat ağacına, Aden Bahçesi’nin önüne Tanrı, dört bir yana alevler içinde dönen bir kılıçla, Keruv koydu (3: 20-24).
Havva’nın yaratılışı: Tanrı, kırlarda yaşayan bütün hayvanlan, gökteki bütün kuşlan topraktan yarattı ve her birine bir ad versin diye, onlan alıp Adem’e götürdü. Adem, her birine bir ad verdi, ama kendisi için, kendine benzeyen bir yardımcı bulamadı. Tann, erkeğin yalnız kalmasını istemiyordu. İstemediği için de ona benzeyen bir yardımcı yapmaya karar verdi. Derin bir uyku indirdi Adem’in üstüne. Derin bir uykuya daldı Adem. Kaburga kemiğiyle kadını yaptı. Şöyle haykırdı bunu gören Adem: “Kemiğimin kemiği,etimin etidir bu benim. Nisa (Kadın) olsun adı, çünkü insandan alındı o!” Bu nedenle insan, ana babasını bırakıp kadınla birleşir ve tek bir beden olur onunla. İkisi de çıplaktı. Ve birbirlerinden utanmıyorlardı (2: 18-25).
226 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.