Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
…modanın kendine mahsus uyarıcı, tahrik edici cazibesi, yaygınlığı ile mutlak geçiciliği arasındaki tezatta yatar: Bir yandan her şeyi kuşatıp yayılırken, öte yandan hızla geçip gider, insan modaya sadakat göstermemekle haklıdır. Belli bir toplumsal çevreye sıkı bir birlik kazandırması da, modayı cazip kılan bir diğer özelliğidir - o çevre üyeleri arasında, modada hem neden hem de sonuç olarak kendini gösteren yakın bir bağ oluşur. Ayrıca moda, o çevreyi diğerlerinden kesin bir biçimde ayırır. Nihayet, modanın bir diğer cazibesi de, üyelerini birbirini taklit etmeye sevk eden, böylelikle de her bireyi -gerek etik gerek estetik- her türlü sorumluluktan azat eden bir toplumsal çevreye dayanmasıdır. Üstelik, bu özgün ayrımlar içerisinde, abartma ya da reddetme yoluyla, moda, unsurları yaratma imkânı da sunar. Sonuçta moda, hayatın birbiriyle çelişen eğilimlerinin, toplumsal yollarla eşit şekilde nesnelleştiği yapı örneklerinden biridir sadece.
Schopenhauer’e göre her insana belirli bir ölçek neşe ve acı verilmiştir, bu ölçek ne taşırılabilir ne boş kalabilir; iç ve dış koşullardaki tüm farklılaşmalar ve dalgalanmalar o ölçeğin sadece formunu değiştirebilir.
Reklam
14. ve 15. yüzyıl Almanyası’nda bireysellik olağanüstü bir gelişme kaydetmişti. Ortaçağ’ın koleklivist düzenlemeleri, bireyin özgürleşmesiyle büyük ölçüde kırılmıştı. Fakat bu bireyselci gelişme içinde kadınların hâlâ yeri yoktu. Kişisel hareket serbestliği ve kendini geliştirme özgürlüğü onlara tanınmıyordu. Onlar da bunu, olabilecek en sıradışı ve abartılı kıyafet modalarıyla telafi ettiler.
Tahrip etme güdüsünün tatmini ile olumlu unsurlara yönelik güdünün artık birbirinden ayrılamayacağı, kendine özgü bir birliğe sahiptir bu hayat.
Moda, içsel olarak özerklikten yoksun ve başka bir yere dayanmaya muhtaç olan, ama kendi benliğinin farkına varmak için göze çarpmaya, ilgi çekmeye, biricikliğe gereksinim duyan bireylerin aslî faaliyet alanıdır. Moda, en önemsiz bireyi bile, bir bütünlüğün temsilcisi, birleşik bir ruhun cisimleşmesi haline getirerek öne çıkartır.
Beden hareketlerinin hızı, temposu ve ritmi, temelde giyimle belirlenir ve benzer şekilde giyinen insanlar, nispeten benzer davranışlar sergiler.
Reklam
Toplumsal formlar, giysiler, estetik değerlendirmeler, insanın kendini ifade ettiği tüm stiller, modanın yarattığı kesintisiz dönüşümler çerçevesinde kavranıyorsa, o zaman moda -yani yeni moda- bu bakımlardan sadece üst zümrelere etki eder. Alt tabakalar üsttekilerin stilini sahiplenmeye başladığında, üsttekilerin kendi etraflarına çektiği sınırı aşmış, o modayla simgelenen sınıfsal bütünlüklerini ortadan kaldırmış olurlar; işte o zaman üst zümreler o modadan vazgeçip, yine kendilerini geniş kitlelerden ayırt etmelerini sağlayacak başka bir modaya yönelirler. Ve oyun baştan başlar.
Hayatın görünümlerini kavrayış tarzımız, varoluşumuzun her noktasında birçok kuvvet hissetmemize neden olur. Bu kuvvetlerden her biri, aslında, gerçek görünümün ötesine geçmeye çalışır, ötekilerle birlikte o görünümün sonsuzluğunu örter, salt gerginliğe ya da özleme dönüşür. Çünkü insan, başından beri ikili bir varlıktır. Ama bu ikilik, onun eylemlerinin birliğini bozmaz; hatta bu eylemlerin, ancak pek çok unsurun varlığı sonucunda kuvvetli bir birlik sergiledikleri görülür. Köklerindeki kuvvetlerin böylesine dallanıp budaklanmasından mahrum bir olgusal görünüm, bizim için çorak ve boş olurdu.
Bıkkın kimsenin gözünde her şey aynı donuklukta, aynı grilikledir; hiç­ bir nesne diğerinden daha tercih edilir değildir.
Dakiklik, hesaplanabilirlik ve kesinlik, bütün karmaşıklığı ve uzanımlarıyla metropol varoluşunun insan hayatına dayattığı niteliklerdir; bunlar, yalnızca metropolün para ekonomisiyle ve zihinsel doğasıyla yakından ilgili olmakla kalmaz. Bu özellikler, aynı zamanda hayatın içeriğine de damgasını vuracak, akıldışı, içgüdüsel, başına buyruk özelliklerin ve itkilerin safdışı edilmesine yarayacaktır: Kendi dışındaki genel ve şemalaştırılmış bir hayat formunu almak yerine, hayal tarzını kendi içinden belirlemek isteyen özellikler ve itkilerdir bunlar.
Reklam
18. yüzyıl insanlara, devlette ve dinde, ahlâkta ve ekonomide tarihsel olarak gelişmiş bütün bağlardan kurtulma çağrısında bulunmuştur: Kökenin­ de iyi ve bütün insanlarda ortak olan insan doğası, dizginsizce gelişsin diye.
Bazı çağların düşünsel temelini oluşturduğunu düşündüğüm fikirlere çok kısaca değineceğim. Klasik Yunan’da bu, varlık fikriydi - birlikli, tözsel ve tanrısal bir varlık; ama panteizmde olduğu gibi şekilsiz değil, anlamlı somut formlarda var olan ve o formlar içinde şekillendirilebilecek bir varlık. Ortaçağ Hıristiyanlıgı’nda bunun yerini Tanrı
Bugün modanın bilince bu denli hâkim olmasının nedenlerinden biri, temel, kalıcı, sorgulanmayan kanaatlerin giderek gücünü yitirmesidir. Bu anlamda; hayatın uçucu, değişken unsurları çok daha geniş bir hareket alanına sahip olur... geçmişten kopuş, bilinci giderek daha da fazla şimdi üzerinde yoğunlaştırır. ‘Şimdi’ üzerindeki bu vurgu açıkça, değişim üzerinde bir vurgudur da aynı zamanda...
Tüketimin genişlemesi... nesnel kültürün gelişmesine bağlıdır, zira bir nesne, ne kadar nesnel ve gayri şahsî olursa, o kadar çok sayıda insana hitap eder. Bu tür tüketilebilir maddeler, insanlar arasında söz konusu olan öznel beğeni farklılıkları dikkate alınarak tasarlanamaz; öte yandan, ancak aşırı farklılaşmış bir üretim, nesneyi, ona yönelik talebi karşılayacak ucuzlukta ve bollukla üretebilir.
dünyanın bütünüyle dinamik karakterinin, paradan daha çarpıcı bir simgesi olamaz... hareket halinde olmayan her şeyin tamamen sönüp gittiği bir hareketin aracıdır para.
183 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.