Öncelikle tarih ve roman birlikteliğinde yazılmış kurgu kitaplarını sevenler için akıcı, maceralı ve fantezi dolu bir kitap. Genel konu olarak Birinci Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekelerinden sonra Anadolu'daki işgaller ve işgalcilere karşı tutumları, o günkü politik, sosyolojik durumları analiz eden bir eser.
İnsanların savaştan ne kadar bitap düşüp, yılgınlık yaşacaklarını hatta yaşadıklarını, sonuçları ve sebeplerini eleştiren insanların durumlarını, onların hissettiklerini çok iyi bir şekilde anlatıyor. O günlerde yaşanan durumları ve şartları gayet tarafsızca ve trajedinin - herkesin kendisi açısından iyi(doğru)- olduğu bir analiz romanı diyebilirim. Durumların ne gibi duygular getirdiğini betimlediği gibi, duyguların da ne gibi durumlara gebe olduğunu da çok güzel betimlemiş yazar.
Milli Mücadelenin daha çok Kuva-i Milliye birlikleri, yerel direnişçiler tarafından gerçekleştirilmeye çalışıldığı; Ankara'da merkezileştirilmeye çalışılan ordunun çabalarını anlatan bir kitap.
Tam anlamıyla tarihi bilgi vermek kitabın amacı değil. Kitap tarihi olaylardan esinlenilmiş bir roman. Bu tür yakın tarih hakkında kurgu seven, o günlerde insanların duygularını hissetmek isteyen, tam bilgi olmasa da ufak bir analizi en azından okumak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim
Üç milyon ölü, İmparatorluğu beş yıl kemikleri üstünde tuttu. Deprem öyle derinden geldi ki, aylardır üst üste yığılan bu kemikler, hala aynı hızda çöküyor.