Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Ali Sat

Muhammed Ali Sat
@muhammedalisat
Okumak ister
Osmanlı çerçevesi içindeki Müslüman olmayan halkların temsilcileri, adı sanıyla bilinen kendi "millet"leri için savaşırken, Türk temsilcilerinin böyle bir ulus dayanağı yoktu. (...) Kendilerinin Türklükleri, yabancıların onlara "Türk" demesinden ileri geliyordu. Yoksa aydın ve yüksek tabakanın üyeleri hâlâ Türk değil, Osmanlıydı.
Reklam
Bu dönemde (1946) serbestleşmeye yönelen bir dış ticaret rejiminin sonucu olarak, iç pazara dayalı bir serbestleşme programı değil, dış pazara dönük ve tarıma, madenciliğe, alt yapı yatırımlarına ve inşaat sektörüne öncelik veren bir kalkınma anlayışı gündemdedir.
Sayfa 94
Ulusal nitelikte bir kapitalizme yönelişin karşısına çıkan belki de en çetin engel, Türk burjuvazisinin cılızlığından kaynaklanmaktaydı.
Sayfa 23

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Osmanlı geleneğinde hilafetin devlet başkanlığına yapışık yasal bir niteliği olduğu yollu hiçbir kayıt yoktur. Kanun-i Esâsî ona (II.Abdülhamit) bunu sağlayacaktı ve... sağladı.
Gerçek şudur ki hem laikliğin hem de ulusçuluğun asıl öncüsü Şinasi'dir. Namık Kemal'de bunların ikisi de yoktur.
Reklam
Anayasacı düşün, İslamcılık, ulusçuluk ve Batıcılık görüşlerinin karması olarak başlamıştır. Bu üç desteğin temsil ettiği ölçeklerden herhangi biri açısından anayasa sorunlarını çözümlemek, "gölge egemenlik"i tutan direkleri yıkmak, Osmanlı İmparatorluğu'na ve Osmanlılık doktrinine son vermek demekti. Abdülhamit'in seçeneği bunu önleme çözümü olduğundan, Osmanlı devletinin ömrüne yarım yüzyıla yakın bir süre daha kattığı için bu sonucun kaçınılmaz olduğunu söylemeye kimse cesaret edememiştir. En tutarlı biçimde bunu ilk kavrayan kişi Atatürk olmuştur.
Onun (Cevdet Paşa) zamanında "ulus" (millet) terimi bugün kullandığımız anlamıyla "ümmet" teriminin yerine kullanılırdı.
Eski Osmanlı rejiminde şeriat ile siyasa hep ayrı tutulmuştur.
Büyük ticaret merkezlerinde Yahudiler, Rumlar, Ermeniler de Avrupalı kıyafetine girerken fes giymeye başladılar. O zamanki kıyafet albümüne bakılırsa bunlar arasında şapka giyildiğine rastlanmaz. Fesin Müslümanlığa özgü bir başlık olduğu sanısı dinciliğin güçlendiği Abdülhamit döneminde gelişmiştir.
Ulemâya karşı siyasa alanında (II.) Mahmut'un olumsuz bir tutum takınmaya başladığını gösteren olaylar çoktur. Ulemâya yalnız din işleriyle uğraşmalarını, hükümet işlerinin yalnız padişahın mutlak yetkesine ait bir alanda olduğunu bu eylemleriyle belli etmiştir.
Reklam
Napolyon Mısır'a çıkar çıkmaz Arapça olarak yayımladığı bildiride Müslümanların ve halifenin dostu olarak geldiğini, bir amacının Mısır halkını Memlüklülerin zulmünden kurtarmak, öteki amacının Hindistan'ı İslamlık düşmanı olan İngilizlerin elinden kurtarmak olduğunu iddia ediyordu. Allah'a ve Kur'an'a büyük saygısının olduğunu, halkın dinine, ibadetine karışmamaları için askerlerine emir verdiğini temin ediyordu.
Derebeylik, reâyâ ve esnafın üretim güçleriyle ekonomiye hükmetmek zorunda olan devlet arasına giren güçtür.
Gelenekçi bir düşünde yenileşme, çağdaşlaşma kavramları olamaz. O düşüne göre, hiçbir değişme iyiye götürmez; ancak bozulmaya götürürdü. Islah, ancak eski düzene dönmekle mümkündü.
Osmanlı devlet ve toplum görüşünün bu yanına göre devlet toplumdan gelmez. Devlet toplumun ekonomik çıkar gereklerine dayanmaz. Siyasal egemenlik toplumsal köklerden gelmez; toplumun üstüne Tanrı tarafından (gerçekte güç ve fetih yoluyla) dışarıdan oturtulur.
Osmanlı rejimi ne feodaldir, ne de teokratik; hele hem feodal hem teokratik hiç değildir.
45 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.