Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mülkiyetin temeli olarak ihraz
Bir maneviyatçıyı dinledik, şimdi bir maddeciyi, ardından da eklektik birini sorgulayacağız; en son felsefe dairesini tamamlayınca hukuka başvuracağız. Destutt de Tracy’e göre mülkiyet doğamızın bir icabıdır. Ona göre bu icabın istenmeyen sonuçlar doğurduğunu yadsımak için kör olmak gerekir; fakat bu sonuçlar kaideyi geçersiz kılmayan kaçınılmaz
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
Mülkiyetin temeli olarak ihraz
Reid’in felsefesinde eksik olan şey, ilkeye dair bilgisizlik değil, ilkenin sonuçlarıyla yüzleşme cesaretidir. Yaşama hakkı eşitse, çalışma hakkı da eşittir ve ihraz hakkı da keza eşittir. Gemileri batmış, kıyıya çıkmaya çalışan kazazedeleri mülkiyeti bahane ederek defeden adalılar suçsuz olabilirler mi hiç? Böylesi bir barbarlığın düşüncesi bile insanı isyan ettirir. Mülk sahibi, tıpkı adasındaki Robinson gibi, medeniyet denilen dalgayla kıyısına sürüklenmiş ve mülkiyet denilen kayaya tutunmaya çalışan emekçiyi mızrak ve dipçik darbeleriyle uzaklaştırıyor. Emekçi bütün gücüyle haykırıyor mülk sahibine, “bana iş verin” diye: “Beni başınızdan savmayın, dilediğiniz ücrete çalışırım.” – “Hizmetine ihtiyacım yok,” diye karşılık veriyor mülk sahibi, mızrağının ucunu veya silahının namlusunu göstererek. – “Bari kiramı azaltın.” – “Yaşamak için akara ihtiyacım var.” – “Çalışamazsam size verecek parayı nerden bulacağım?” – “Bu senin sorunun.” Böylece talihsiz emekçi kendini dalgalara teslim ediyor veya mülke girmeyi denerse, mülk sahibi nişan alıyor ve çekiyor tetiği.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
Reklam
Mülkiyetin temeli olarak ihraz
Reid’in kuramının sonuçları şunlardır: 1. İnsanların kendilerine mal ettikleri parçanın, diğer insanların hakkına halel getirmemesi için bu parça paylaşılan toplam mülke göre oranlanmış; toplam bütün paylaşımcılar için eşit bölünmüş olmalıdır; 2. Yer sayısının izleyici sayısına daima eşit olması gerekir; tek bir oyuncu birden fazla rolde yer alamayacağı gibi, tek bir kişi de birden fazla yer işgal edemez; 3. Tiyatroya giren ve çıkan izleyiciler olduğunda, yer sayısının da aynı oranda artması ve azalması gerekir, çünkü Reid, mülkiyet hakkının doğal değil, edinilmiş olduğunu söylüyor, dolayısıyla bu hak hiç de mutlak değildir. Öyleyse bu hakkı doğuran mal edinme olumsal bir olgu olduğundan, bu hakka sahip olmadığı bir süreklilik bahşedemez. Edinburglu profesörün de anladığı buydu, nitekim şöyle ekliyor: “Yaşama hakkı, gereken araçları elde etme hakkını içerir ve masum bir insanın canını almayı yasaklayan adalet, bu araçların elinden alınmasını da aynı şekilde yasaklar. Çünkü bunların her ikisi de eşit ölçüde kutsaldır. Başkasının çalışmasını engellemek, onu zincire vurmaya veya hapse atmaya denk bir haksızlıktır ve iki durumda da sonuç benzer olur, aynı şekilde hınca sebebiyet verilir.” Böylece İskoç okulunun önderi, yetenek veya iş kalitesindeki eşitsizliği dikkate almadan, iş araçlarının eşitliğini apriori öne sürüyor ve ardından, ezeli “çalışan kazanır” düsturu uyarınca her emekçiyi başının çaresine bakmaya terk ediyor.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
Mülkiyetin temeli olarak ihraz
Reid şöyle yazıyor (M. Jouffroy çevirisi, 6. Cilt, s. 363): “Mülkiyet hakkı doğal değildir, sonradan edinilmiştir ve temelini insanın tıynetinde değil, eylemlerinde bulur. Hukukçular mülkiyetin kökenini, aklıselim olan herkesi tatmin edecek şekilde açıklamışlardır. – Tanrı rahmetinin, hayatlarını idame ettirebilsinler diye bütün insanlara bağışladığı bir nimettir toprak; fakat bu nimetin bölüşümü ve verimi insanların işidir: Her insan, toprağın bir kısmını başkasına zarar vermeden kendine mal etmek için gereken gücü ve hikmeti yine Tanrı’dan almıştır. “Daha önce bir başkası tarafından ele geçirilip mal edilmemişse, her insanın yeryüzü nimetleri üzerinde sahip olduğu bu hakkı, eskilerin ahlakçıları gayet usturuplu biçimde tiyatroda kapılan yere benzetmişlerdir. Önce gelen herkes boş olan bir yeri kapabilir ve böylece bütün bir gösteri boyunca o yeri elde bulundurma hakkını edinmiş olur ve yerine yerleşmiş olan izleyicileri yerinden kaldırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Sonsuz bilgeliği ve rahmetiyle Kadir-i mutlak’ın bütün insanlığın nimetlenmesi ve çalışması için bahşettiği büyük bir tiyatrodur yeryüzü. İzleyici vasfıyla orada yerini alıp, bir oyuncu vasfıyla başkalarına sıkıntı vermeden rolünü oynamaya herkesin hakkı vardır.”
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Mülkiyetin temeli olarak ihraz
Derken Grotius çıkar tarih sahnesine; peki, ama her şeyden önce, doğal denilen bir hakkın kökenini doğanın dışında aramaya kalkışmak ne çeşit bir akıl yürütmedir? Ama zaten antiklerin yöntemi böyledir: Olgu mevcuttur, öyleyse zorunludur, öyleyse haklıdır ve öyleyse öncülleri de haktır. Fakat öyle mi bir bakalım. “En başta her şey herkese aitti
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
Mülkiyetin temeli olarak ihraz
Napolyon Kanunları’nın tartışıldığı Danıştay’daki konferanslar esnasında, mülkiyetin kökeni ve ilkesiyle ilgili hiçbir uyuşmazlık çıkmaması dikkate şayandır. Mülkiyete ilişkin 2. cildin 2. kitabındaki bütün maddeler hiçbir itiraz ve değişiklik önerisiyle karşılaşmadan geçmiştir. Başka konularda hukukçulara kök söktüren Bonaparte mülkiyetle ilgili
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu
Reklam
Mülkiyet hak mıdır?
Herkes tereddütsüz: Evet mülkiyet haktır diye cevap veriyor. Herkes diyorum, çünkü şimdiye kadar kimse düşünüp taşınıp da hayır diye cevap vermemiş bu soruya. Keza böyle bir soruya düşünüp taşınıp cevap vermek de kolay şey değildi; sadece zaman ve tecrübe meseleye bir çözüm getirebilirdi. Şimdi o çözüm gelmiştir; yeter ki biz kavrayalım. Şimdi de bunu ispatlamaya çalışacağım. Bu ispatta izleyeceğimiz yöntem şöyle olacak: 1. Kimseyle çekişmiyor, kimseyi çürütmüyor, hiçbir şeyi inkâr etmiyoruz; mülkiyet lehine ileri sürülen her savı yerinde kabul ediyoruz ve kendimizi onun ilkesini araştırmakla sınırlandırıyoruz ki böylece söz konusu ilkenin mülkiyet tarafından doğrulukla ifade edilip edilmediğini ortaya çıkarabilelim. Gerçekten de mülkiyet sadece adalet temelinde savunulabileceğinden, mülkiyet lehine getirilen her savın temelinde zorunlu olarak adalet fikri veya niyeti bulunmalıdır: Ve öte yandan mülkiyet ancak maddeten tecrübe edilen şeylere ilişkin olduğundan, adalet adeta gizliden gizliye kendini somutlaştırarak, bir denklem şeklini almalıdır. Bu araştırma yöntemiyle, mülkiyeti savunmak için getirilen her muhakemenin, hangisi olursa olsun, bizi daima ve zorunlu olarak eşitliğe, yani mülkiyetin yadsınmasına götürdüğünü göreceğiz. Bu ilk kısım iki bölüm içeriyor: Birincisi, mülkiyet hakkının temeli olan ihrazı ele alıyor; diğeri ise mülkiyetin ve toplumsal eşitsizliğin sebebi sayılan emeğe ve yeteneğe dairdir. Bu iki bölümün sonucu ihraz hakkının mülkiyete engel olduğu, çalışma hakkının ise onu ortadan kaldırdığı yönünde olacaktır.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel KlasikleriKitabı okudu