Bir gömleği çıkardıktan sonra bulduğunuz ilk köşeye fırlatırsanız, ertesi gün onu giymek istediğinizde gözünüze iğrenç bir şeymiş gibi gelir. Ama güzelce askıya geçirip asarsanız, ertesi gün aynı heyecanla giyersiniz. Eşyanın hissidir bu işte. Görevini hissederek yerine getirmenin hissi.
İnsandır insana zarar veren ve yine insandır bütün dengeleri altüst eden. Her şey idrakten! O ilk elmadan... Zamanı çıldırtan insanlık adına ne güzel söylemiş Nietzsche: İnsanca, pek insanca...
İnsan yedi tehlikeyle doğar, yedi tehlikeyle yaşar. Elinden, dilinden, kalbinden, midesinden, ayaklarından, ruhundan ve beyninden başka neyi vardır ki insanın? Soyut ve somut şeylerin hepsi bu parçaların elindedir.
Kafasını aynı duvara doksan dokuz kez vurup hala yüzüncü kez vurmak için çaba gösteren ve dolayısıyla bir başka duvara nankörlük eden insanın iyi olması benim için olanaksızdır. İradesini tekmeleyen, bir önceki gününden nefret edip bir sonraki gününe övgüler dizen insanın kafa karışıklığı nankörlüğünden gelir. Bütün adi terk edişleri, bütün kaybedişleri, bütün elemleri bu şekilde açıklayabilirim.
“Okumak senin gibiler için gereklidir,” dedi ve tebessümünü dudaklarından sildi. “Dünyayı akledemeyen insanlar yönetiyor. İdeal benlikleri boylarından büyük olan insanları kastediyorum. Sen de bunlardansın.”
İnsanlığı lime lime doğrayanlar da yine insanlardır. İnsandır insana zarar veren ve yine insandır bütün dengeleri altüst eden. Her şey idrakten! O ilk elmadan... Zamanı çıldırtan insanlık adına ne güzel söylemiş Nietzsche: İnsanca, pek insanca...