Salih Bozok
Mektuplarinda "Kara gözlü Salih'im, kuzum, kardesim, burma biyikli Salih'im" gibi hitaplari vardir. Salih Bozok da Mustafa Kemal'e büyük bir dostluk bagiyla bağlıydı. Öyle ki, 10 Kasim günü Paşa vefat edince, Salih Bozok da, "Mareşal bir yere gidiyorsa, yaveri yaninda olur" diyerek intihara tesebbüs etmis ancak ölmemistir. Nitekim birkaç yil sonra, 1941 yilinda vefat edecektir.
Sayfa 378Kitabı okudu
BAZI VEZİRLERİN LAKAPLARI
Daltaban İbrahim Paşa saraya acemi oğlan olarak geldiğinde, daima yalınayak dolaştığı için kendisine ‘Daltaban’ lakabı takılmıştır. Öküz Mehmet Paşa bir öküz nalbandının oğlu olduğu için, Zurnazen Mustafa Paşa yeniçeri ocağında zurnacı olduğu için, Cenaze (Meyyit) Hasan Paşa sadrazamlığı boyunca hep hasta olduğu için, Hain Ahmet Paşa Osmanlı ordusunu Mısır Hıdivi’ne teslim ettiği için, Kavanoz Ahmet Paşa kısa ve şişman olduğu için, Güzelce Ali Paşa çok yakışıklı ve edepli bir adam olduğu için, Mere Hüseyin Paşa Arnavut olup sürekli Arnavutça “mere” lafını kullandığı için, Tabanıyassı Mehmet Paşa koca ayaklı ve düztaban olduğu için, Boynueğri Mehmet Paşa IV. Murat’ın Bağdat Seferi’nde boynundan zehirli okla vurulduğu için, Kalaylıkoz Ahmet Paşa babası kalaycı olduğu için, Kabakulak İbrahim Paşa koca kulaklı olduğu için, Bıyıklı Ali Paşa sadrazam olana dek sakal bırakmayıp bıyıklı olduğu için, Keçiboynuzu İbrahim Hilmi Paşa çok sıska olduğu için, Mezomorto Hüseyin Paşa Venediklilerle yapılan bir savaşta çok ağır yaralandığı halde ölmediği için (İtalyanca– mezzo morto: yarı ölü), Yedisekiz Hasan Paşa okuma yazması olmadığından imzasını sadece Arap rakamları olan yedi (V) ve sekiz ( ^ ) işaretlerini çizerek attığı için, Kuyucu Murat Paşa da Celali Ayaklanması sırasındaki asileri kuyulara doldurttuğu için bu lakapla anılmışlardır…
Reklam
İsmet İnönü'nün bir düzen ve kanun rejimi adamı olduğu söz götürmez. Fakat İnönü zaferleri üzerindeki emir ve komuta payı üzerinde anlaşmazlık büyüktür. Kendi kurmay başkanı Tevfik Bıyıklı'nın, "İnönü zaferlerini İsmet Paşa mı kazanmıştı?" başlıklı uzun bir tenkit yazısı harp tarihi dosyaları içinde bulunsa gerek. Bir kopyası
Sayfa 342 - Pozitif
Mustafa Kemal Paşa, artık Karargâh’tan ayrılarak İstasyon’da bir ev edinmişti. İsmet Bey, ben iyileşir iyileşmez, Karargâh’a gelmemde ısrar ediyordu. Babasının ölmüş olduğunu haber aldığım zaman, onu taziyeye gittim. Beni orada alıkoyarak tekrar vazifeme başlattılar. Vaktiyle Binbaşı Salih’in işgal ettiği büyük oda on üç küçük bölmeye ayrılmıştı. Bunlardan biri de benimdi. Gözlüklü, şişman bir adam karşıma çıkarak dedi ki: — Safa geldiniz, uğur getirdiniz, Şark’tan şimdi aldığımız bir telgrafa göre Kâzım Karabekir Kars’a girmiş. Bundan sonra, küçük bölmelerde oturan zabitlere seslenerek: — Şark kısmını idare edenler bu akşam tatlı yiyecekler, Garp kısmında olanlar pırasa yiyecekler, dedi. Etrafını yirmi kadar Erkân-ı Harp Zabiti aldı. Bunlar, ben hastayken gelmiş olanlardı. Neşeli, şişman zabit, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında hizmet eden Yüzbaşı Tevfik idi (soyadı: Bıyıklı). Kars’ın işgali bizim ümitsiz vaziyetimizde tek ışık olmuştu. Miralay İsmet de çok sevinmişti. Geldi, hemen oturup: — Kâzım Karabekir’i tebrik edelim, dedi. Derhal bir tebrik telgrafı yazdık. Duyduğuma göre, Miralay İsmet, Mustafa Kemal Paşa ile çalışmadan önce, Kâzım Karabekir’in en yakın arkadaşıymış. Bu sebepten çok memnun görünüyordu. Karabekir’in bu başarısı, muntazam ordu kurma işiyle uğraşanlara kuvvet verdi. Bu aralık, Ali Fuad Paşa aleyhinde geniş bir propaganda dönüyordu. Onun Mustafa Kemal Paşa’ya rakip olduğunu ileri sürenler vardı. Belki bu yüzden, Mustafa Kemal Paşa da onun çok aleyhinde bulunuyordu. Bu da Ali Fuad’ın çok dostu olan Dr. Adnan’ı ziyadesiyle üzüyordu.
Mustafa Kemal'in amacı, yüzyıllardır horlanmış, dışlanmış, zorla ezilip sindirilmiş Anadolu Türk halkını bir an önce ulus bilincine ve kişiliğine kavuşturmaktır. Bunun için de Türkçülük düşüncesinin öncelikle Osmanlıcılık gibi, İslamcı Türkçülük gibi, Turancılık gibi çağdaşı niteliklerinden arındırılması gerektiğini düşünmektedir.
E Yayınları 1992 Sayfa: 135
Her ne kadar, Mustafa Reşit Paşa ve arkadaşları da daha Tanzimat Fermanının hazırlanması sırasında ırk ve mezhep gözetilmeksizin devletin bütün uyruğunun konuşabileceği ortak bir dil arayışına girişmişler ve halkın büyük çoğunluğunun konuştuğu Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmişlerse de, Türkçe adını kullanamamışlardır. "Türkçe" sözcüğünün Osmanlılarca bir resmi belgede ilk kullanılışı ise, 1876 yılında olmuştur. Birinci Meşrutiyette Sultan II. Abdülhamit'in yürürlüğe koyduğu 1876 Kanunî Esasi'nin (Anayasanın) 18. maddesinde, ilk kez, "Osmanlı Devleti'nin resmi dilinin Türkçe olduğu ve devlet hizmetinde çalışacak kişilerin bu dili bilmek zorunda oldukları" hükmü getirilmiştir.
E Yayınları 1992 Sayfa: 121
Reklam
272 syf.
·
Not rated
 DAĞA ÇIKAN KURT     Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Dağa Çıkan Kurt
Dağa Çıkan KurtHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2021418 okunma
Atatürk ona ve yine çocukluk arkadaşı olan Nuri Conker'e ayrı bir sevgi beslerdi. Mektuplarında "Kara gözlü Salih'im, kuzum, kardeşim, burma bıyıklı Salih'im" gibi hitapları vardır. Salih Bozok da Mustafa Kemal'e büyük bir dostluk bağıyla bağlıydı. Öyle ki, 10 Kasım günü Paşa vefat edince, Salih Bozok da, "Mareşal bir yere gidiyorsa, yaveri yanında olur" diyerek intihara teşebbüs etmiş ancak ölmemiştir.
Sayfa 378 - Kronik KitapKitabı okudu
İstiklal savaşı sırasında Duatepe'nin düşmandan geri alınışından sonra Kolordu Kurmay Başkanı Hayrullah (Fişek) Bey, bir akşam yemeği hazırlamıştır, ortada bir cılız tavuk ile dört beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktur. Hiç kimsenin ağzına 24 saattir hiçbir şey girmemiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Asım (Gündüz) Bey, Kazım (Özalp) Bey, bağdaş kurarak sofraya otururlar. Hayrullah (Fişek) Bey, Tevfik (Bıyıklı) Bey, Salih (Omurtak) Bey, Muzaffer (Kılıç) Bey, Salih (Bozok) Bey, biraz uzaktaydılar. Mustafa Kemal Paşa, Kazım Bey'e dönerek; "Erlere yiyecek olarak ne verebildiniz?" diye sorar. Kazım Bey şaşırır ve duraklar, kurmay başkanına dönerek… "Hayrullah Bey onlara ne verebildiniz ?" diye sorar: "Efendim dün tedarik ettiğimiz buğdayı kavurmaları için birliklere dağıtmıştık!…" Mustafa Kemal Paşa, biraz durakladıktan sonra ayağa kalkar ve tavuğa el atmadan yürür, herkes onu takip eder, o akşam herkes aç yatar.
Sayfa 30 - Güven KitabeviKitabı okudu
145 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.