Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kalabalıkta kimsenin yüzü kendinin değildir, bilirsiniz.
Şimdi her neyse kendini gelip bulacak olan veya her neyse kendinin gidip bulacağı olan. Onu gidip bulmalı. “Bilmek”le “bulmak”ın aynı kökten geldiğini söyleyenler var. O çok şey “biliyordu” ve çok şey “bulmuştu”.
Reklam
Çoğunun ömrü beklemekle geçti. Bekle, gör.
Terekesinde kitaplar, kitaplar, kitaplar. Belki de “hakikat aşkı” idi onu avutan. Tırnak içinde görüyor bu tabiri. Önemsiyor galiba. Hakikat ama niçin kalbinde hala çok büyük bir boşluk. Kalbin macerası. Sırası değil.
Belki Efendi bana kitaptan ötesini gösterecek… Belki de kitabın gösterdiğini ama benim göremediğimi gösterecek.
Her şey yerli yerinde. Güzel. Lakin ben neredeyim? Zamanın neresinde?
Reklam
Kitaplar allı-çiçekli yazmalar gibi rüzgarda dalgalanarak geliyorlardı. Onu her bir yanında sarıyorlardı.
Benim servetim, kitaplarım diyordu o. Kitaplarım, yani hayatım.
Mazi hiçbir vakit bizi büsbütün terk etmiyor. En umulmadık yerde birden karşımıza çıkıveriyor.
Ben çoktan kapattım o defteri… Lakin defter kapanmıyor…
Reklam
Neden olmaktadır, neden olmaktadır. Acaba neden olmaktadır?
Mevki demek koltuk demek değildir. Ahmaklar, koltuk peşine düşer. Önemli olan, geçerli olmak, sözü dinlenir olmak.
Ha çiçek, ha kitap… İki temiz, asil ve derin unsuru yan yana getirmiş olmaktan mutlu.
Hava güzel. Tatlı-serin. “Hadi gidelim” der gibi…
O yıllarda parayla diploma dağıtıyorlardı. Önüne dört tane kaz katsan otaramayacak olanlar daire başkanlığına, müsteşarlığa, şirket müdürlüğüne yükseldiler. Bu memleket ne olacak?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.