Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Müzeyyen," dedim, içimden, "niye yaptın bunu? Ne gereği vardı? Niye? " "Gerek" lafı sinyal lambası gibi üç kere yandı söndü. "Niye?" Dedim. "Yanlış kelime," dedi bi tarafım. Bir, "Niye?" daha dedim. Önce, "niye?" Adında yeni bir takıntı türü icat ettiğimi düşündüm. Sonra da bunun bir gerzeklik hali olabileceğini: "İki kere iki dört." "Niye?" "Güneş batıdan batar." "Niye?" "Sen gerzek misin?" "Niye ulan , niye?" Alnımızda " her nevi yanık tedavi edilir" mi yazıyordu? Nöbetçi eczane mi açmıştık? Kaporta mı tamir ediyorduk ? Niye? Madamın biri karşıma dikilmiş, çaydanlık deliğine bakar gibi bana bakıyordu . " Eyvah," dedim, "İnce dertten kafayı yedik, rezil oluyoruz!"
Sayfa 52 - İLETİŞİMKitabı okudu
bi susmuyo ki..
“Uzatma,” dedi benim çok bilmiş iç sesim.
Sayfa 49 - İletişim YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
“Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaydolsaydım. Yerime Kız Kulesi'ni bıraksalardı. Ne alakaysa? "Çıkıp bi dolaşayım," dedim. Sesim boğumlu ve baska birinin sesi gibi çıktı. Ve muhtemelen benden başka kimse duymadı. Tütünümü, anahtarımı aldım. Kapıyı yavaşça çektim. Kilidin dili yuvasına otururken, "Nereye?" der gibi bir ses çıkardı. "Hassiktir," dedim.”
Bazen bir çıt sesi duyarsın. Bu sesi duyduğun zaman da gitmen gerekir. Bazen bir eşyadan gelir, bazen üçüncü bi şahıstan. Çünkü kader.. Bazıları abajur alır evlerine bazıları da portatif bi lamba taşır yanında. Bazılarının koltuk takımı vardır bazıları da otelde yaşar. Bazen her şeyi birden istersin bazen de her şeyi bırakıp gitmek.
+Diyelim ki gitmedim.Seninle birlikte olmaya devam ettik.Ne değişecekti? Ne yapacaktık? Sevişirdik. +Başka? Sabahları beraber uyanırdık.Ben senden önce kalkardım.Senin uyuyuşunu izlerdim.Sonra sen uyanırdın, bana gülümserdin. +Sonra? Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum.O ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. +Sonra? Sonra.. En çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun. Ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyarete giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra.. sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık. +Ne dersin bi çay daha içelim mi? Benimkisi şekersiz, seninkisi bol şekerli..
Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasiz kaybolsaydım. Yerime Kiz Kulesi' ni bıraksalardı. Ne alakaysa? "Çıkıp bi dolaşayım," dedim. Sesim boğumlu ve başka birinin sesi gibi çıktı. Ve muhtemelen benden başka kimse duymadı. Tütünümü, anahtarımı aldım. Kapıyı yavaşça çektim. Kilidin dili yuvasına otururken, "Nereye?" der gibi bir ses çıkardı. "Hassiktir," dedim.
Reklam
"Gözleri,sadece gözleri,sıkılmalarının,ne istediğini bir türlü bilememenin ve belki de bu yüzden,karşısına çıkan yeni ve yabancı yaşamlara dokunmak isteyişinin,sürüklenişlerden kurtaracak ve sıfırdan başlama şansı verebilecek,bi çeşitli tutunma çabası olduğunun farkındaydı."
“Çıkıp bi dolaşayım,” dedim. Sesim boğumlu ve başka birinin sesi gibi çıktı. Ve muhtemelen benden başka kimse duymadı.
Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor, sabahları kadından önce uyanıp evden tüyerek, şehrin uzak bir köşesine gidiyor, elleri kıçında oraya buraya takılıyor, birileri ile tuhaf muhabbetlere giriyor ve her akşam kadından önce eve dönüp, günün hikâyesini yazıp, görülebilecek bir yere iliştirip, yine arazi olup, ta ki gece yarısı, uyumakta olan kadının yanına sokulup, birbirlerini bir güzel sevip ve adam, sabahın kör vakitlerinde, yine sevişmelerle bitecek bir gece için erkenden sokaklara süzülüp… “Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?” dedi “Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı.” “Fakat Müzeyyen, bu derin bi tutku.” “Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,”
108 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.