"Biz yaşarken oluyor her şey... Eğlenirken, gülerken..."
Ebû Hureyre’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a) şöyle
buyurdu:
“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, kişi malı helâlden
mi, haramdan mı aldığına hiç aldırmaz”
| Buhârî, Büyû, 7, 23.
As software developers you fail in two ways: we build the thing wrong, or we build the wrong thing
-Steve Smith
Okur Takip Önerileri
"Sen mahrumiyetin için senden daha mahrum olana bak..."
“Hamas lideri Haniye'nin üç oğlu İsrail saldırısında hayatını kaybetti
Terör devleti İsrail'in Gazze'ye saldırılarında Hamas lideri İsmail Haniye'nin üç oğlu ve bazı akrabaları hayatını kaybetti. Şehadet haberlerini Katar Hastanesi'ndeki yaralı Filistinlileri ziyaret ettiği sırada alan Haniye, "Ailemin 60'a yakın ferdi tüm Filistin halkı gibi şehit oldu ve aralarında hiçbir fark yok. Üç oğlumun ve bazı torunlarımın şehadetiyle bizlere bahşettiği bu şereften dolayı Allah'a şükrediyorum"
Cenabı Hak hepimize cihad ve şehadet iştiyakı ihsan eylesin.
Melun yahudiye düşmanlığın imândan bir cüz olduğunu unutanlardan eylemesin.
Enes b. Mâlik’in işittiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, akraba ile irtibatını sürdürsün!”
(M6523 Müslim, Birr, 20; B5986 Buhârî, Edeb, 12)
Canzâde Abdullah Efendi tekrar paylaştı.
İnsanlardan beklentini ne kadar azaltırsan o kadar mutlu olursun. Beklentin çoğaldıkça hayal kırıklıkların artar.
Sayfa 143Kitabı okudu
"Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer." (el-Ahkaf 46/15)
Meşhur hadiste belirtildiğine göre "İnsanlar içinde iyilik etmeme en layık olan kimdir?" sorusuna Hz. Peygamber üç kere "Annendir." dedikten sonra dördüncüde "Babandır." buyurmuştur. (Buharî, "Edeb", 2; Müslim, "el-Birr ve's-sila", 1)
Kader, olmuş olacak her her şeyi Rabbimizin ezelî bilgisiyle bilmesi ve takdir etmesi, kaza da bunların zamanı gelince gerçekleşmesidir. Tevekkül ise Allah'ı vekil edinme, işlerini O'na havale etme, Allah'a dayanıp güvenme demektir. Tevekkül, bir konuda alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra Allah'a güvenmek, O'na dayanmakla olur. Tedbiri terk etmek, tembellik ve âcizlik göstererek üzerine düşenleri yapmamak tevekkül anlayışıyla bağdaşmaz.
Allah Teala, Kur'an'da Müslüman topluma düşmanlarına karşı caydırıcı güce sahip olmalarını emrederek şöyle buyurmuştur:
"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, asla haksızlığa siz uğratılmazsınız." (el-Enfal 8/60)
Bu ayette genel ilke düşmanı caydıracak güce sahip olmaktır. O dönem için bunun örneklendirilmesi kabilinden “bağlanıp beslenen atlar” zikredilmiştir. Bu ayet, her dönemdeki Müslümanlara kendi zaman dilimlerinde düşmanlarına karşı caydırıcı güç ne ise onu bulundurmaları mesajını içermektedir. Zamanımızda ekonomi, yapay zekâ teknolojisi, hava ve karada savaş için özel olarak imal edilen silahlar caydırıcı güç konumundadır. Şu hâlde ayetin verdiği mesaj gereği Müslümanlar, başkalarının hâkimiyet ve boyunduruğu altına girmemek, onların sömürgesi olmamak adına zamanın gücüne sahip olmak için gayret göstermek zorundadırlar.
"İlmihal bilgileri kişinin hayatında ona lazım olan dinî bilgilerdir. İlmihal kapsamına giren bilgileri öğrenmek farz-ı ayn, diğer ilimleri tahsil farz-ı kifâyedir.
Başta akâid, hemen sonra namaz gelir. Ondan sonra İslâmın şartı olan diğer ibadetler ile temel ahlâkî bilgiler gelir. Fakat işin detayı şudur: Mesela bir kimse hacca gidecek durumda değil, ona hac mesâilini bilmek farz olmaz. Ne zaman ki hacca gider, hac bilgileri farz olur.
Diğer hususlar da böyledir, aynı mantıkla kıyas edilebilir. Kişinin içinde bulunduğu halde bilmesi iktiza eden dinî meseleyi bilmek ona farzdır. Yine mesela bir esnaf ticarete dair temel ahkâmı bilmekle mükelleftir, esnaf olmayan bu zorunlulukta aynı değildir.
Peygamber efendimizin (sav) ilim öğrenmenin her Müslüman üzerine farz olduğunu ifade ettiği hadîs-i şerîfi ilmihal bilgilerini işaret eder. Buna göre her mümin kendi halinin iktizâsı olan dinî bilgileri tahsil etmiş bulunmalıdır.
Bunun azı caiz olmadığı gibi fazlası da kifâye kapsamına girer. Dolayısıyla ilmihal dediğimiz bilgiler bir Müslüman için temel yeterliliği oluşturan bilgilerdir. Fazlası fazilettir."
Evlilik gibi rızaya dayalı olması gereken bir müessesenin zorla yapılması İslam'a uygun değildir. Allah Resulü (sav), bayanların kendi rızaları alınmaksızın zorla evlendirilmesini yasaklamıştır. (Buharî, “Hiyel” 10; Müslim, "Nikâh", 66).
Peygamberimiz (sav) döneminde bir adam, kızını zorla kendi yeğeniyle nikâhladı. Bunun üzerine evlendirilen kız, gelerek durumu Peygamberimiz'e iletti. Peygamberimiz (sav) kıza nikâhı feshetme hakkını tanıdı. Bunun üzerine kız “Nikâhı onaylıyorum; ancak ben babaların kızlarını zorla evlendirme yetkisinin bulunmadığını bütün kadınların bilmesi için size müracaat ettim." dedi. (İbn Mace, "Nikâh”, 12)
Meşhur örnek üzerinden anlatalım: Ay'ın ve Güneş'in ne zaman doğup batacağı astronomik gözlemler sonucunda önceden tespit edilmiş ve takvimlere yazılmıştır. Bu akşam Güneş'in batış vakti şimdiden belli. Akşam olunca bakıyorsunuz tam dakika ve saniyede Güneş batıyor. Ancak Güneş, biz onun batış vaktini takvime yazdık diye batmıyor. Biz bir ön bilgiyle onu yazıyoruz ancak Güneş bizim yazımıza göre hareket etmiyor.