Benden uzaklaşırken kafasını hafifçe eğerek selam verdi. Bir elvedaydı bu.
"Diğerlerine seni kaybettiğimi söyleyeceğim." Sesi sertti ve tonundan nefret ettiği, saklamaya çok uğraştığı duyguları duyabiliyordum. "Yalan söylemiş de olmayacağım."
"Sanırım aşağıdaki ağaç senin hakkında yanılmadı."
"Nasıl yani?"
"O bir yaşam ağacı. John söylemedi mi?"
Kafamı sağa sola salladım.
"Yaprakların öylece ortaya çıkmasını sağlaman... Şey, bunun bir kaç anlamı var," dedi Fifer. "Öncelikle bir güç ve kuvvet işaretidir bu. Ama değişimi de temsil eder. Yeni başlangıçlar diyebilirsin."
"Ya." Belki de bu bilgi karşısında, yani sıfırdan başlayabilme şansı karşısında memnun olmam gerekiyordu. Ama onun yerine artık ne fark eder, diye düşünmeye daldım. Sonra aklıma başka bir şey geldi. "Kuş ne anlama geliyordu?"
Fifer, suratında belli gelirsiz seçilebilen bir gülümsemeyle kaşlarını kaldırdı. "Bence onu sana John anlatmalı."
Sayfa 239 - Yaşam ağacı hakkında Elizabeth ve Fifer konuşuyorlar.Kitabı okudu
SPOILER
John gitmişti, ortalıkta yoktu. Benim cadı avcısı olduğunu anladığın da suratında beliren ifadeyi görmüştüm. Muhtemelen beni bir daha görmek bile istemiyordu.
Gülümsemesi kayboldu ve öylece bana baktı. Bakışları gözlerimden dudaklarıma indi, orada bir süre oyanladı ve sonra tekrar gözlerime çıktı. Ben de ona bakıyordum ve bir an beni öpmek istediğini düşündüm. Bu düşünce karşısında bir sıcaklık dalgasının içimde yayıldığını hissettim. Hemen ardından bu his yerini soğuk bir korkuya bıraktı...
Sayfa 191 - Elizabeth'in biri ile yakınlaşması...Kitabı okudu
Ve sonra ikimiz de gülmeye başladık. O bana baktı, ben de ona. Birden aramızda ki mesafe aşırı kısalmış gibi göründü ve heyecanlandığımı hissettim...
(Dahası var tabii ki bununla bırakmayacağım yazmayı ancak spoiler içeriyor uyarayım.)
Ta ki George'nun bana onun annesi ve kız kardeşi hakkında söylediklerini hatırlayana kadar. Işte o zaman, hissetiğim heyecan bambaşka bir şeye sonusti ve bir adım geriledim.
Büyü, ailemi öldürmüştü. Blackwell de büyüyü öldürmeye çalışmıştı. Öte yandan Blackwell büyüydü; ben ise Nicholas'ı (♡) kurtarmak için büyüyü öldürmeye çalışıyordum. Bu durum şu ana kadar ki bütün öğretilerime tersti, hatta ihanet sayılırdı.
Ama ilk ihanet kime aitti?
Hastalığım beni perişan etmişti ama toparlanmıştım, hem de zorlamayla değil, bakımla. Yumuşak yataklar, tatlı iksirler, kibar eller ve büyü yardımıyla.
.
(Toparlanmak için sevgiye ihtiyacınız varsa kendinizi sevmeyi öğrenmeniz şart.)
"Demek o sensin?" diye kükredi Humbert.
"Kim?" dedim.
"Ne?"
John ağzının kenarında asılı bir gülümsemeyle bana döndü.
"Humbert biraz ağır işitir, o yüzden yüksek sesle konuşman gerekli," diye fısıldadı.