National Geographic bu fotoğrafı 2013'ün en iyi fotoğraflarından biri olarak seçmiş.
Halt etmiş...
Çünkü tüm zamanların en iyi üç-beş fotoğrafından biridir bu.
Bu fotoğrafı çeken doğa fotoğrafçısı deklanşöre bastığı o anda gözyaşlarına boğulmuştur.
Hayvanın cesareti ve kişiliğinin gücüne
hayran kaldığını söyler.
Fotoğrafın hikâyesi
Can verirken çekilen tarifsiz acı insanda bir sarhoşluk hali meydana getirir. Buna Arapça'da ''Sekerat'ül mevt'' denir. (Ölüm sarhoşluğu)
İnsan bu merhalede sağlıklı düşünemez, doğru muhakeme yapamaz. Bildiklerini unutur. Acıya giriftar olan bedenin her bir hücresi aklı zaafa uğratır. İşte bunu fırsat bilen şeytan-ı
Selamün aleyküm Ya Kitap ehli
İnsan inandığı gibi yaşamalı öyle değil mi? ya da biraz devrikleştirirsek inandığını yaşayana insan denir...
Bir sorumluluğunuz var, kısıtlı süreniz, dönüşü olmayan.
Elinizden geleni yapınca mesrur olacağınız ama gayretinizi esirgediğiniz de ise en bedbaht hâle düşeceğiniz...
Peki ya menfaatlere gelelim, sevgiyi
Spoiler içermektedir:
Kitapta işlenen temel konulardan biri olan 'bastırılmış cinsellikle', kitabın müstehcen içerik nedeniyle 100 temel eser arasından çıkartılmış olması durumu sebep-sonuç ilişkisi bakımından çok anlamlı..
Yusuf Atılgan bu kitabı için 'çok tehlikeli şeyler yazıyorum, göreceksiniz' demesine rağmen kendisini
Günde sekiz saat mesai. Akşam eve gelmem saat yediyi buluyor. Tüm günüm, akşam yemeğini yedikten sonra içeceğim çayın hayalini kurmakla geçiyor. Eve bir geliyorum, öğretmen bizim oğlana beş sayfa ödev vermiş. Her gün beş sayfa ödev veriyor üstelik. Hani, bakan dememiş miydi eve ödev verilmeyecek diye?
Çay bardağını elime alır almaz oğlan elinde
Yağmurlu bir Ankara gecesi. Mayıs ayında olmamıza rağmen bu gri şehirde haftalardır yağmur yağıyor. Sanki evren bana ‘başla artık şu efsane kitaba’ diyor çünkü Dostoyevski okumak için her zaman kasvete ihtiyacım var. Aslında sabahtan hazırladım kendimi bu geceye. Çok heyecanlı bir gün geçirdim çünkü bu kitabı tam ik senedir elimde bekletiyorum,
Psikoloji bir safsata mıdır ya da iktidarın yeni kırbacı mıdır? Foucault,
Deliliğin Tarihi isimli kitabında büyük bir kapatmadan söz eder. 1700'lü
yıllarda Avrupa'da serseriler, dilenciler, deliler, hırsızlar veya herhangi bir
üretime faydası olmayanlar piyasada cirit atmaktaymış ama Fransa'da yeni
yönetim, bugünkü anlamda modern
William Shakespeare 1564-1616 yılları arasında yaşayan İngilizce dilinin en büyük yazarı ve dünyanın en iyi oyun yazarı olarak anılmaktadır. İngiltere denilince eminim çoğunuzun aklına ilk olarak Shakespeare gelmektedir. Komedi, dram, trajedi alanında eserleri bulunmakla beraber; Hamlet, Kral Lear, Othello ve Macbeth en çok bilinenler
Esra Kurt kardeşimizin yaptığı ( #30997659 ) Mehmet Uzun etkinliği vesilesiyle yazılacaktır. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir etkinliği yapan yoğun duygulara sahip kendisi incelememizi okumasın. (Bu şaka tabi) :)
Bazı kitaplarda olduğu gibi biz de yazımızda bir
Oturduğum masadan sıkılan gözlerle etrafı izliyorum. Klasik bir salon düğünü işte. Etrafa kısık gözlerle bakıp, bekar oğullarına kız arayan anneler, etrafta koşuşturan çocuklar, uzun süredir görüşmüyoruzlar, niye hiç aramıyorsunlar, sen niye aramıyorsunlar. Ben aramasam sormasam arayacağın soracağın yoklar, çok güzel olmuşsunlar, kıyafetin
İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların "tecrübe" dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana "tecrübeli" denir.
Nur;
hikayemizin başkahramanı,
genç bir mimar.
Ama öyle bir kahraman ki onunla tanıştıktan, onun iç sıkıntılarını gördükten sonra her kim olursan ve her ne işle uğraşıyorsan uğraş hepsinden sıyrılıp onun arayış yolculuğuna çıkıyorsun!
Arayış yolculuğu...
Eseri iki kelime ile tanımayacak olsam bu kelimeleri seçerdim.
Hepimizin hayatı bir yolculuk
Semih Doğan in (#27363375) incelemesinden sonra yazmaya kalkmak hadsizlik olur eminim ama Semih demişsin ya incelemende orada görev yapan öğretmenler de yazsa da biz de okusak diye. Öğretmen değilim ama doğuda görevim icabı uzun yıllar kaldım ve ben de yazmak istedim. Amacım herhangi bir polemik
Toprak Ana
Dünya Kadınlar Gününde Atatürk'ün bir sözünü paylaşmıştım. "Yeryüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir" diye..
Gelgelelim o gün bu iletiyi görenler.. Allah Allah olur mu öyle şey? Der gibi yorumlar aldım.
İçimden ister kabul edin, ister etmeyin, ama öyle demek, gelmişti..
Bir yerde okumuştum. Victor