Her zaman karşılaştığımız insanlar, manzaralar, bize düşüncelerimizi söylemek ve bunların birbirine ne kadar yakın olduğunu tespit etmek imkanını veriyordu. Bu fikir yakınlığı, her noktada aynı şekilde düşünmenin neticesiydi; gerçi bunda, bir tarafın fikrini kabul edip kendisine mal etmeye diğer tarafın evvelden hazır bulunmasının da tesiri vardı. Fakat karşısındakinin her kanaatini doğru bulup benimsemek için vesile aramak da bir nevi ruh yakınlığı alameti değil miydi?
BeğenAntolojimYorumlarPaylaşTweetle
O kız orada dururken
Ben nasıl bütün dikkatimle
Roma’nın, yok Rusya’nın
Ya da İspanya’nın
Politikaları üzerinde durayım?
Oysa gezmiş görmüş bir adam bu
Ne söylediğini bilen.
Öbürü de mürekkep yalamış
Bir politikacı,
Belki de söyledikleri doğru
Savaş ve savaşın belalarıyla ilgili,
Ama ah, genç olsaydım da yeniden
Kollarıma alabilseydim o kızı!
Hartmann daha da öfkelenerek "Peki, bu ne demek oluyor? İndir silahını!" dedi.
Mustafa sakinliğini koruyarak "Hazreti peygamberimiz der ki hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır."
Mustafa'nın bu sözlerini işiten Mayrbek ve Murad bir an tereddüt geçirdiler sonra "Allahümme salli ala seyyidina Muhamed" diyerek salavat getirdiler. Silahlarını yere doğru indirdiler.
Kimse tamamen iyi ya da tamamen kötü değildir. Bunu elbette biliyordum. Çok küçük yaşta öğrenmek zorunda kalmıştım. Ama bazen bunun ne kadar doğru olduğunu unutmak kolayımıza gelir. Bunun herkes için geçerli olduğunu unutmak.
(...)
İşte size Evelyn Hugo. Arada bir yerde.