Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlığımızın ve çektiğimiz birçok sıkıntının temellerini, geze­genimizde gelmiş geçmiş belki de en iddiasız canlıların içinde yerleşmiş bulmak kadar güzel ve derin, başka çok az şey olsa gerek.
Dış gebeliklerin yaklaşık yüzde 96’sı yumurta kanallarında (Fallop tüpler) döllenmenin gerçekleştiği yere çok yakın bir bölgede görülür. Bazen mukoza salgısı, blastosistin rahme geçişini engelleyerek blastosistin tüplere yerleşmesine yol açar. Dış gebelik zamanında fark edilmezse, çeşitli doku yırtılmalanna neden olabilir. Çok nadiren blastosist, annenin vücut boşluğuna; bağırsaklar ile vücut duvarı arasındaki boşluğa atılır. Bu blastosistlerin, rektu­mun ya da rahmin dış tabakasına yerleştiği daha da ender durumlarda, fetüsün, gebeliğin sonuna kadar gelişimini burada sürdürdüğü olağandışı vakalara da rastlanır! Bu fetüslerin, bazen annenin karnı açılarak dünyaya getirilmesi mümkün olsa da, bu tür bir yerleşim genelde çok tehlikelidir; çünkü anne için kana­ maya bağlı ölüm riskini, normal gebeliğe kıyasla 90 kat artar.
Reklam
Renkli görebilen öteki primatlar üzerindeki çalışmalardan, bizdeki renkli görme biçiminin, bundan yaklaşık 55 milyon yıl önce ortaya çıktığını hesaplayabiliyoruz. Bu dönemde tarih öncesi ormanların bileşimlerinde değişiklikler meydana geldiğine kanıt oluşturacak fosillere sahibiz. Bu dönemin öncesinde, ormanlarda incir ve hurma ağaçları çok boldu; ama bu meyve­ler lezzetli olsa da, hep aynı renkteydi. Daha sonraki ormanlar­ da bulunan bitki çeşitliliği daha fazla ve bitkiler de muhtemelen farklı renklerdeydi. Renkli görmeye geçişin, tek renkli bir ormandan, çok daha zengin renklerde yiyeceklerin bulunduğu bir ormana geçişle bağlantılı olduğu, bu durumda akla aykırı bir iddia sayılmaz.
Koku her şeydir diyebilirim :D
Kokular, hepimizin bildiği gibi, dünyamızı algılama biçimimiz üzerinde derin bir etkisi olabilecek uyarımlar uyandırır beynimizde. Bize, çocukluğumuzun dersliklerini veya büyükannemizin tavan arasındaki küf kokulu sıcaklığını hatırlatan bir ko­ku, çoktandır gömülü duran duyguları uyandırabilir. Daha da önemlisi, kokular, hayatta kalmamıza yardımcı olabilir. Lezzetli bir yemeğin kokusu bizi acıktırır, lağım kokusu midemizi bulandırır. Çürük yumurtadan sakınmak doğamızda var. Evinizi sat­mak mı istiyorsunuz? Evinizi görmeye geldiklerinde fırında ekmek pişiriyor olmanız, ocakta kapuska pişiriyor olmanızdan çok daha iyi olacaktır.
Biz insanlar, şaşmaz bir düzenle biraraya gelen yaklaşık 2 tril­yon hücrelik bir bileşimiz. Vücudumuz, tam da olması gereken yerde bulunan hücrelerimizle ve organlarımızla üç boyutlu yapıdadır. Kafamız en üstte, omuriliğimiz ise sırtımıza yakın konumlanmıştır. Mide ve bağırsaklarımız karın bölgesinde, kol ve bacaklarımız da yanlardadır. Bu temel yapı, bizi hücre yığın­larından veya kümelerinden oluşan ilkel canlılardan ayırır.
Bu minik solucanlarla ortak bir noktamız daha var: solun­gaç yayları. Bu yaylardan bol miktarda içeren Amphioxusta, her bir yayla ilişkili olan bir de küçük kıkırdak çubuğu vardır. Çenemizi, kulak kemikçiklerimizi ve gırtlağımızın parçalarını oluşturan kıkırdaklar gibi, bu çubuklar da solungaç yarıklarını destekler. Kafamızın özü solucanlara, yani kafası bile olmayan organizmalara kadar uzanır. Peki, ama Amphioxus bu solungaç yaylanyla ne yapar? İçlerinden su pompalayarak küçük yiye­cek parçalarını süzer. İşte kendi kafamızın temel yapısı da, böylesine mütevazı bir başlangıcın ürünüdür. Tıpkı dişlerin, genlerin ve üyelerin yüzyıllar içerisinde değişikliğe uğraması, işlevlerinin farklı amaçlara göre uyarlanması gibi, başımızın temel yapısı da değişikliğe uğramış ve uyarlamalardan geçmiştir.
Reklam
Fıtık deyince aklıma Adnan Oktar geliyor ıyykk :D
Fıtığa yatkınlığımız, en azından kasığa yakın fıtığa yatkınlığı­mız, bir balık vücudunu alıp onu yavaş yavaş bir memeli vücu­duna dönüştürmenin sonucudur. Balıkların cinsiyet bezleri, göğüslerine doğru ve kalplerinin yakınına kadar uzanır. Memelilerde durum böyle değildir ve sorunda bu noktada ortaya çıkar. Gerçi yumurtalıklarımızın göğsümüzün içinde ve kalbimizin yakınında olmaması çok iyi bir şeydir (gerçi öyle olsaydı Bağlılık Yemini etmek farklı bir deneyim olabilirdi). Eğer cinsiyet bezlerimiz göğüs boşluğu­muzda olsaydı, çocuk sahibi olamazdık.
Spor neden mi gereklidir;
İnsanlarda, listenin başında yer alan ölüm nedenleri hangi­leridir? Liste başı on nedenden dört tanesi -kalp hastalıkları, şeker, obezite ve inme- bir tür genetik, muhtemelen de geçmişten kaynaklı temele sahiptir. Sorunun büyük bölümü, vücudu­muzun aktif bir hayvana uygun biçimde inşa edilmiş olmasına rağmen, bizim patates gibi hareketsiz bir hayat sürmemizden kaynaklanır.
Bir milyar yıl önce, mikroplar, bir­birini yemeyi öğrenmişti. O halde, vücut geliştirmek için makul bir neden vardı ve bunun için gereken araçlar da zaten hazırdı. Ancak önemli bir şey eksikti. Bu şey, yeryüzünde vücutların ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar oksijendi. Yeryüzünde oksijen artınca, her yerde vücutlar ortaya çıktı. Artık yaşam, bir daha eskisi gibi olmayacaktı.
Dişler, memeler, tüyler ve kıllar. Hepsi de, iki deri katmanlarının birbiriyle etkileşimi sonucu gelişmiştir.
Reklam
Öğrencilere, insan kafasındaki sinirleri öğretmenin en kolay yolu, onlara köpek balıklarında ne olup bittiğini göstermektir. Kol ve bacakları anlatmanın en kestirme yolu da balıklardan geçer. Sürüngenler ise, beynin yapısını çöz­ meye çalışırken imdada yetişir. Çünkü bu canlıların vücutları, bizim vücudumuzun daha basit birer versiyonudur.
Avukat arkadaşlarımı tenzih ediyorum :D
Avukat fıkralarının çoğunun anafikri, avukatların aslında doymak bilmez köpekbalıkları olduğudur. Bu tür fıkraların moda olduğu sıralarda embriyoloji dersi verirken, bu şaka aslında hepimizle ilgili olduğunu düşünmüştüm. Hepimiz değişime uğramış köpekbalıklarıyız (ya da daha kötüsü, hepimizin içinde bir avukat var).
Embriyo gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak, belirli do­ğum kusurlarıyla doğan çocuklarda sorunun kökenini araya­cağımız yeri tahmin etmede bize yardımcı olabilir. Örneğin, birinci yay sendromuyla doğan çocukların çeneleri fazla küçük, işlevsiz kulakları da çekiç ve örs kemiğinden yoksun­dur; birinci yaydan gelişmiş olması gereken yapılan eksiktir.
Dünyamızda öyle olağanüstü bir düzen vardır ki, dört bir yanındaki kayaların farklı katmanla­rındaki fosil türlerini tahmin edebilmek için hayvanat bahçesin­de şöyle bir gezinmemiz yeter. Bu tahminler bize, canlılar tari­hinin en eski olaylarına dair bir şeyler anlatacak fosil keşiflerine yol açabilir. Bu olayların kayıtları, anatomimizin bir parçası ola­rak içimizde hâlâ yer almaktadır.
“Anladım ki, bir çarpışmaya hazırlanırken planlama yapmak şarttır, ama planlar hiçbir zaman işe yaramaz.”
547 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.