Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dişler, memeler, tüyler ve kıllar. Hepsi de, iki deri katmanlarının birbiriyle etkileşimi sonucu gelişmiştir.
Öğrencilere, insan kafasındaki sinirleri öğretmenin en kolay yolu, onlara köpek balıklarında ne olup bittiğini göstermektir. Kol ve bacakları anlatmanın en kestirme yolu da balıklardan geçer. Sürüngenler ise, beynin yapısını çöz­ meye çalışırken imdada yetişir. Çünkü bu canlıların vücutları, bizim vücudumuzun daha basit birer versiyonudur.
Reklam
İçince kafanız dönüyorsa sebebi kulağınız :D
Fazla içki içtiğimizde kan dolaşımımıza bolca etanol karışır. Kulak kanallarımızın içindeki sıvıda zaten çok az etanol vardır- Alkol almayı sürdürdükçe, kanımızdaki alkol iç kulağımızdaki sıvıya da geçmeye başlar. Alkol bu sıvıdan daha hafif olduğa için, bu sıvıya karışması, bir bardak zeytinyağına alkol boşaltmasına benzer bir sonuç verir. Tıpkı alkol katıldığında zeytinya­ ğının bardakta dolanıp durması gibi, kulağımızın içindeki sıvı da öyle dolanıp durur. Bu konveksiyon, içkiye düşkün olanları­mızda ciddi hasarlara yol açar. Tüysü hücrelerimiz uyarılır ve beynimiz hareket ettiğimizi sanır. Ancak hareket etmemekteyizdir; ya tökezleyip bir köşeye yığılıp kalmış, ya da bir bar taburesinde uyuklar haldeyizdir. Beynimiz oyuna gelip aldanmıştır. Sorun, gözlerimizi de etkiler. Dönüp durduğumuzu sanan beynimiz bu bilgiyi göz kaslarına iletir. Gözümüz seğirme hare­ketleriyle birlikte tek tarafa (genellikle sağa) kaymaya başlar. Zilzurna sarhoş birinin gözlerinde, nistagmus adı verilen bu tipik seğirmeyi görürsünüz. Bu durumu polisler de gayet iyi bilir ve otomobillerini çılgınca sürdükleri için durdurdukları kişilerde, genellikle nistagmus olup olmadığına bakarlar.
Embriyo gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak, belirli do­ğum kusurlarıyla doğan çocuklarda sorunun kökenini araya­cağımız yeri tahmin etmede bize yardımcı olabilir. Örneğin, birinci yay sendromuyla doğan çocukların çeneleri fazla küçük, işlevsiz kulakları da çekiç ve örs kemiğinden yoksun­dur; birinci yaydan gelişmiş olması gereken yapılan eksiktir.
Dünyamızda öyle olağanüstü bir düzen vardır ki, dört bir yanındaki kayaların farklı katmanla­rındaki fosil türlerini tahmin edebilmek için hayvanat bahçesin­de şöyle bir gezinmemiz yeter. Bu tahminler bize, canlılar tari­hinin en eski olaylarına dair bir şeyler anlatacak fosil keşiflerine yol açabilir. Bu olayların kayıtları, anatomimizin bir parçası ola­rak içimizde hâlâ yer almaktadır.
Ağzımızdaki dişlerimiz ve vücudumuzun içindeki kemik­lerimizle bize özgü sertliğimiz, bizi biz yapan en temel özellik­lerdendir. Yememiz, hareket etmemiz, soluk alıp vermemiz, hatta bazı mineralleri metabolize edebilmemiz, hidroksiapatit içeren dokularımız sayesinde mümkün olur. Bu yetenekleri­ miz için, balıklarla ortak olan atalarımıza şükretmeliyiz. Yeryüzündeki balık, amfibi, sürüngen, kuş ve memelilerin hepsi de bizim gibidir; hepsi de, hidroksiapatit içeren yapılara sahiptir.
Reklam
Tiktaalik
Ne var ki, bulduğumuz bu yeni yaratık, balıklarla karada yaşayan hayvanlar arasındaki ayrımı ortadan kaldırmıştı. Balıklarda olduğu gibi, sırtında pullar ve perdeli yüzgeçleri; ama karada yaşayan ilk canlılar gibi, yassı bir kafası ve boynu vardı. Ayrıca yüzgecin içine bakınca, üst kola, önkola ve hatta bileğe karşılık gelen kemikler görülüyordu. Eklemleri de vardı; bu, omuz, dirsek ve bilek eklemleri olan bir balıktı. Bu yapıların hepsi perdeli bir yüzgeç içerisindeydi.
Sayfa 34 - NTV YayınlarıKitabı okudu
Avukat arkadaşlarımı tenzih ediyorum :D
Avukat fıkralarının çoğunun anafikri, avukatların aslında doymak bilmez köpekbalıkları olduğudur. Bu tür fıkraların moda olduğu sıralarda embriyoloji dersi verirken, bu şaka aslında hepimizle ilgili olduğunu düşünmüştüm. Hepimiz değişime uğramış köpekbalıklarıyız (ya da daha kötüsü, hepimizin içinde bir avukat var).
En uzun hıçkırık 68 yıl sürmüş iğrençç :(
Hıçkırığa yatkınlığımız, geçmişimizin başka bir sonucudur. Burada iki noktanın üzerinde duralım. Birincisi, hıçkırığı başlatan sinirlerde spazma yol açan etkenin ne olduğu, İkincisi de, bu özel "hık” sesini, yani ani soluk alma hareketi ve epiglottisin kapanmasını kontrol eden şeyin ne olduğudur. Sinir spazmı balık geçmişimizin; hıçkırık da, iribaş gibi hayvanlarla ortak geçmişimizin bir sonucudur.
Burunlarımızda -daha doğrusu, koku alma duyumuzu kont­rol eden DNA’mızda- çok fazla yük taşıyoruz. Beraberimizdeki bu yük, bu hiçbir işe yaramayan yüzlerce koku geni, hayatını büyük oranda koku alma duyusu sayesinde sürdüren memeli atalarımızdan kaldı bize. Aslında, bu karşılaştırmaları biraz daha geriye götürebiliriz. Tekrar tekrar kopyalandıkça asıllarına benzerliklerini kaybeden fotokopiler gibi, kendimizi giderek daha ilkel canlılarla karşılaştırdığımızda, koku genlerimiz de onlarınkiyle benzerliğini giderek kaybeder. Bizim genlerimiz primatlarınkine benzer; diğer memelilerin, sürüngenlerin, amfibyumların, balıkların vb. öteki canlıların genleriyle karşılaştırdığımızda benzerlik giderek azalır. Bu yük, geçmişimizin ses­siz tanığı, burunlarımızın içinde taşıdığımız da hakiki bir hayat ağacıdır.
Reklam
Beni böyle kitaplar duygusuzlaştırdı zaten :D
Gözlere baktığınızda, aşkı, yaradılışı ve ruhun aynasını unu­tun. Gözlerde, mikroplardan, denizanalarından, solucanlardan ve sineklerden türeyen molekülleri, genleri ve dokularıyla tüm canlılar âlemini görürsünüz.
Araştırmacılar, üyelerdeki kemik düzeninin gelişimini, aslın­da iki küçük doku parçasının kontrol ettiğini keşfettiler. Üye tomurcuğunun en ucundaki bir doku şeridi, üyelerin hepsinin gelişimi için mutlaka gerekliydi; çıkarıldığında gelişme duru­yordu. Erken çıkarılacak olursa, elimizde yalnızca üst kol veya kolun bir parçası kalıyordu. Biraz daha sonra çıkarılacak olursa üye gelişimi, üst kol ve önkolda bitiyordu. Daha da geç çıkarıla­cak olursa, parmakların kısa ve deforme olması dışında üye geli­şimi neredeyse tamamlanmış oluyordu.
Lucy’ye bakarak, çok gelişmiş bir primat olarak geçmişimizi anlayabiliriz. Tiktaalik’e baktığımızda ise bir balık olarak geçmişimizi görürüz.
DNA ayıklama;
Bir organizmadan DNA elde etmek öyle kolaydır ki, mut­fakta bile yapabilirsiniz bunu. Bir bitki veya hayvandan -bezel­ye veya biftek veya tavuk ciğerinden- bir parça doku alın. Bu dokuyu, biraz tuz ve su ekleyip mikserden geçirerek püre hali­ ne getirin. Sonra, biraz bulaşık deterjanı ekleyin. Deterjan, dokudaki hücrelerin etrafını saran ve mikserin doğrayamayacağı kadar minik hücre zarlarını parçalamaya yarar. Sonra, biraz et yumuşatıcı madde ekleyin. Et yumuşatıcı, DNAya bağlanan proteinlerin bir kısmını parçalar. Şimdi elinizde, içinde DNA bulunan, deterjanlı ve et yumuşatıcılı bir çorba var. Son olarak, bu karışıma biraz tuvalet ispirtosu ekleyin. Böylece iki katman­lı bir sıvı elde edersiniz: altta deterjanlı püre, üstte berrak alkol. Alkole büyük bir çekim gösteren DNA, alkolün içine doğru hareket edecektir. Eğer alkol içinde cıvık beyaz bir top belirirse her şeyi doğru yapmışsınız demektir. İşte bu beyaz top DNA’dır.
Üyeleri olan her hayvanda Sonik kirpi geni vardır. Ayrıca Sonik kirpi, incelediğimiz her hayvanda ZPA dokusunda etkilidir. Eğer Sonik kirpi, gelişiminizin sekizinci haftasında gerektiği gibi devreye sokulmamış olsaydı, o zaman ya fazladan parmaklarınız olurdu ya da serçe parmağınızla başparmağınız birbirine benzerdi. Sonik kirpi mekanizmasında sorunların ortaya çıktığı bazı durumlarda, hepsi birbirine benzeyen on iki parmaklı, kürek benzeri eller ortaya çıkar.
572 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.