Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
FERHAD, ŞİRİN, MEHMENE BANU VE DEMİRDAĞ PINARININ SUYU:
FERHAD: (..) Sana, zaman diyorlar, zaman, fışkıran tohumda, kuş kanadında, karıncanın ayağında mısın.? Nerde olursan ol, daha çabuk, daha hızlı geç, her gün biraz daha kuvvetli olsun akışın. Sen ne kadar kuvvetle akarsan, çeşmeler suya, ben Şirin'ime o kadar yakınım.. ZAMAN: İhtiyarlığa da, ölüme de.. FERHAD: Sen yaşamaktan korkanlara anlat o hikâyeyi. Sen daha hızlı, daha hızlı es. Gelecek günler, geçen günlerden güzeldir eninde sonunda..
Sayfa 127 - Yazılışı 1948 - İlk Basım 1965Kitabı okudu
Yalnız bir opera
ve bitti... sonra yalnız bir opera başladı ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim ben sende bütün aşklarımı temize çektim. sildim, bozdum, yeniledim, kibirle en guzeli bu dedim, ama en sonunda her seyi temize cekip yanında bittim.. ... imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da
Reklam
"Öyle canım sıkılıyor ki... Sıkıntıdan ölmek üzereyim. Ne sıkıntılı, ne tatsız bir yaşam bu. Nerde o eski günler..."
Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksâ'yı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerim diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerim diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
"Herkes yarasına tuz ekildiğinden dolayı feryat ediyor, Bense dudaklarında ki tuzluluktan ayrıldım ya bu yüzden feryat ediyorum...! Her Güzelliğin bir sonu var, ordan ötesi yoktur artık... Halbuki; Senin Güzelliğin Sonu da aştı, haddi de ey Sevgili.... Gel, Nuh'sun Sen, Bizse tufana dalmışız; Nuh'un gemisi korkulu günler için hazırlanmadı mı?.... Gel, Sen Musa'sın, Kötülük denizini yar da işi gücü kötü­lük olan Firavun boğulsun gitsin.... Gel, Sen Davut'sun, zırh yap; canımızı kötü insanlardan koru... Gel, Sen İsâ'sın, ölümüzü dirilt; Gel, Deccâl'ın gözünü de­fet bizden.... Gel ey zevke, neşeye yardım eden, gel... Gel ey sıkıntıları gi­deren, kilitleri, tüm Kapıları açan, gel... Ey dileği canlarda tüten, Aşkı gönülleri zapteden, Esenlik sana. Ey ucuza kul köle satın alan, Esenlik sana... Sinek kovmayı bilmeyenin eli varmış; Neye yarar? Tem­bellikten tahtakurdu bile o çeşit adamın gözüne kaplan gö­rünür... Lûtfeder de Dünyaya bir kerecik bakarsan, Taş bile terler, su kesilir de, Fırat ırmağı gibi yüzlerce ırmak akıtır gider... Lûtuf bakışın dağa taşa düşse hepsi de Altın olur, Dünya ­ da bir tek taş yok mu, Hani nerde derler... Moğol, dünyayı savaşla yıktı amma yıkık yer­ de senin definen olur, ne diye gönlümüzü sıkalım, ne diye daralalım?... Ey Sevgili...! Lâyık mıdır ki, Senin gibi bir Güneş varken Bu Yeryüzünde bir Gölge bulunsun? Bir Gece doğsun Sen gidince... Cehennemdir bu, Zulümdür Bu.. Yazık...."
Reklam
Mescid-i-Aksa
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerim diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.