Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk tarihi-1
Şimdi bazan bazı kimselerden şu cümleleri duyuyorum " Türkler İslamiyeti kabul etti araplaştı, Osmanlıyı yıkan çağdaş ve ilerici ülke değil, Osmanlıda ki şeyhülislâm bilime sıcak bakmazdı, Türkler İslamiyeti kabul etti arap kültürüne büründü, Arap alfabesi kullandı gibi gibi... " Türkler İslamiyeti kabul etmeden önce Tengri'ye inanıyordu ve Türkler ile Araplar talas savaşında Çin'e karşı ittifak olmuşlardır. Bu esnada Tengri ve İslamiyetin kuralları neredeyse bire bir uyuyordu bu yüzden Türkler İslamiyeti kabul etmeye başladı.
Tüm suçu savaşa yıkmak adettendir. Ben savaşın benimle hayatımla hiç ilgisi olmadığını söylüyorum. Başkaları kendilerine rahat yataklar satın alırken ben berbat işlerde çalışıyor ve iki yakamı bir araya getiremiyordum. İşe alınmamla kovulmam bir oluyordu neredeyse. Ayrıca kıç yalamakta pek maharetli değildim. Bu da beni diğerlerinden ayırıyordu kuşkusuz. İş istemeye gittiğimde işe alınıp alınmamayı aslında umutsamadığımı anlıyorlardı. Henry Miller
Reklam
Ani bir soğuk odayı doldurduğunda ve boğuluyor gibi olduğumda neredeyse her zaman düşünmeden, çaresizlikle hareket ediyordum. Bunun bedelini daha sonra ödeyeceğimi biliyordum ama o ümitsiz “memnun etme ihtiyacım” baş gösterdiğinde, aniden garip, zayıf, aptalca süslemeler veya başka şeyler ekliyorum gerçeğe. Bu yüzden dünyanın sözde “dürüst insanları” tarafından çok eleştirildim. Osamu Dazai
.... Sıradışı olmak zorunda mıyız? “İçinde yaşadığımız atmosfer her birimizin sırtına 40 bin okkalık bir güçle bastırıyor, ama hissediyor musunuz onu?” Karl Marx (Berman, 2005) Marx, bu soruyu 1848 devrimlerinden önce, Avrupa halklarının üzerindeki ezici havayı ve devrimi yaratan koşulları tanımlamak üzere sormuştu. Ancak Marx’ın anlatım
Anthony Trollope
"Aşksız bir romanın ilginç ya da başarılı olması neredeyse olanaksızdır. Çünkü aşk herkesi ilgilendiren ya da ilgilendirmiş bir tutkudur. Herkesin yaşadığı, yaşamış olduğu ya da yaşamayı umduğu bir tutkudur."
.... Kadınlar şehirde nasıl yürür? John Berger’in Görme Biçimleri kitabından bir alıntıyla başlayayım. “Kadın hiç durmadan kendini seyretmek zorundadır. Hemen hemen her zaman kendi imgesiyle beraber dolaşır.’’ Bu yazı, kadınların şehirlerde neden kaybolmayı göze alarak özgürce yürüyemediğini birlikte düşünmeye davet ediyor. On dokuzuncu yüzyılda
Reklam
.... Doğrulama yanlılığının dayanılmaz çekiciliği Doğrulama yanlılığı, kişinin kendi kanaatlerini destekleyen bilgileri benimsemesi görüşleriyle çelişenleri de reddetmesi olarak tanımlanabilir. Dereceleri elbette farklı olmakla birlikte hepimizin sahip olduğu, yaygın bir eğilim. Tanımlanmış onca kusurlu düşünce tarzı arasında, doğrulama yanlılığı
Sevgilim, o kadar gece ki, Neredeyse sabah. Neredeyse sabah Hazar, Neredeyse sabah.
Murat Bardakçı’nın köşe yazısından…
Nüfusunun neredeyse tamamının Müslüman olduğu Türkiye’de “hilâfet bayrağı” diye bir bayrağın tarih boyunca mevcut bulunmadığını söylemek ve “kelime-i tevhid”i, “sancak-ı şerîf”i, “Türk bayrağı”nı yahut “üç hilâlli bayrak”ı izah etmek aslında ayıp kaçıyor ama öyle bir bilgi kirliliği var ki, işin aslını izaha maalesef mecbur kalıyorsunuz!
Türkiyede Türk olmak neredeyse dağ'daki militanlarla aynı pozisyonda görülecek kadar yadırganır duruma gelmiştir. Her türlü etnik ırk kimliğini savunurken hoşgörü varken, Türk olduğunu söyleyene faşist deniyor. gerçekten de kendi öz yurdunda garip olan tek ırk biz olduk.
Reklam
Platon'un ünlü mağara alegorisi;
Platon'un ünlü mağara alegorisi; Bir mağaranın içinde, dışarıdan gelen ışığa arkalarını dönük olarak ömürlerini geçirmiş olan insanların tek gördükleri önlerine vuran hayvan, insan ve nesne gölgeleridir. Gerçek formunu hiç görmemiş bu insanlar için tek gerçeklik bu gölgelerdir. Hapis olan kişilerden biri bir gün aniden serbest kalır. Mağaranın dışındaki dünya ile karşılaşır. Tamamen ışık ile yani gerçek ile tanışan bu kişinin gözleri neredeyse körlük yaşar. Zamanla şimdiye kadar gerçek sandığı gölgelerin aslında gerçek olmadığını ve gerçeklerin birer karanlık yansıması olduğunu anlamaya başlar.. Hayatın gerçeğini anlayan bu kişi mağaraya dönüp diğer insanlara gölgelerin sahte olduğunu ve asıl gerçeğin dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Ancak dışarıyı hiç görmeyen bu insanlar anlatılanı idrak edemezler ve kızgınlıkla karşı çıkarlar.. Platon, mağara alegorisi yani benzetmesinde bir şeyleri anlamaya başlamış olan filozofların bunu halka anlatamayışını örneklemek istemiştir. Bu metafor günümüz dünyası ve düzeni içinde hala geçerlidir. Çünkü insanlar anlayabildikleri kadarını kabul edip kendi anlayışlarının ötesinde anlatılanları kabul etmezler. Bu yüzden gerçekleri anlatanlar bir şekilde toplum içinde baskı altına alınır. Işığı-gerçeği görmek, doğruyu duymak rahatsız edicidir. Bu yüzden zihin karanlığı ve esareti seçer. Cahillik mutluluktur..(!) 🤫 Gerçek ile yüzleşmek ve özgür olmak cesaret ister. Herkesin bir gün mağaradan çıkabilecek kadar cesur olması dileğiyle..
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.