“İnsan saçları dökülmeden tam olarak kanser olduğunu hissetmiyordu gerçekten. 
Elini saçına götürmeden 1 dakika bile geçiremiyordunuz.
Gerçekten döküldüklerine inanmak istemiyordunuz. Ama oluyordu işte. Benim gibi 1 saat boyunca aynı yerde oturamayan bir kızı bir odaya hapseden kemoterapi saç mı dökmeyecekti? Dökerdi tabii”
Kim ister ki ya da bilerek seçer ki 19 yaşında üçüncü evre bir kanserle boğuşuyor olmayı. Elbette kimse seçmezdi bunu. Ben de seçmemiştim. Bana kalan nasıl baş edeceğimi seçmekti.
“Öyle güçlüydü ki kanser durmadan bir başka yerinde yeniden ortaya çıkıyor ama o kırmızı rujundan ve yaşama sevincinden asla vazgeçmiyordu...
Genç yaşta onu büyük bir mücadelenin içine atan kanserli hücrelere ‘Ben bu oyunu bozarım C49 Efendi’ diyerek meydan okuyordu.” 
Bilin ki mükemmel olmaya çalıştığım, doyumsuz, mutsuz ama sağlıklı hayatımdansa bu acılı ama her anın kıymetini bildiğim, şükretmeyi asla ihmal etmediğim, yaşantımın bir çok kalbe dokunduğu bu anlamlı hayatı tercih ederim.
“Kahvaltıda ananemin lokmalarını yerken kendimi çok şanslı hissettim. dDurdum aileme baktım. Belki sağlığımı kaybetmiştim ama harika bir aileye sahiptim