İnsanın kafasinda öyle kolayca kanılar oluşmaz; zahmet çekilmeden birtakım kanıların içte oluşması sağlanmışsa, bunların bir değer taşımadıkları ve dışardan bir saldırıya dayanacak güçte olmadıkları çok geçmeden anlaşılır.
Sayfa 24Kitabı okudu
Nevrotik semptomlar yanılgılar gibi düşler gibi bir anlamı taşır ve yine onlar gibi bu semptomları açığa vuran kişilerin yaşamlarıyla ilişki içindedir.
Sayfa 42Kitabı okudu
Travmatik bir hastalığa benzetilebilen nevroz, kişinin aşırı ölçüde duygu yüklü bir yaşantının üstesinden gelebilmedeki güçsüzlüğünden doğup ortaya çıkabilmektedir.
Sayfa 65Kitabı okudu
Bir semptomla her karşılaşmamızda, hastanın bilinçdışında belli olayların gerçekleştiği, bunların da semptomların anlamını içerdiği sonucunu çıkarabiliyoruz. Ama bir semptomun oluşabilmesi için söz konusu anlamın bilinçdışı nitelik taşıması gerekiyor.
Bilinçli olaylar semptom oluşturamaz ve bilinçdışındaki olayların bilinçli duruma getirilmesiyle semptom ortadan kaybolur.
Sayfa 71Kitabı okudu
Bilinçdışıyla bilinç arasındaki bekçi, manifest düşün oluşumunu sağlayan sansürden başkası değildir; düşe yol açan etkenler olarak gördüğümüz günlük yaşamsal olayların kalıntıları bilinçdışı malzemeyi sağlamış, bu malzeme de gündüz baskılanıp bilinçdışına itilmiş istekler ve duygularla birleşerek, bunların içerdiği enerji sayesinde geceleyin uykuda latent düşün oluşumunu sağlamıştır.
Sayfa 92Kitabı okudu
Erişkinlerin gerçeği gizledikleri inancı, çocukların kendilerini yalnız hissetmelerinde ve içlerinde bir bağımsızlık duygusu geliştiremeyışlerinde hayli rol oynar.
Yeni bir kardeşin doğumuyla ikinci plana itilen, ilk zamanlar neredeyse yalnız bırakılan çocuk, annesinin bu davranışını kolay kolay unutmaz; erişkin kişide bir güceniklik, bir kırgınlık diye nitelenebilecek duygular uyanır içinde ve çokluk bu duygular sürekli bir yabancılaşmanın temelini oluşturur.
Sayfa 139Kitabı okudu
Libido fiksasyonu (takılıp kalması) nevrozların etyolojisinde (oluşumunda) hastalığın ön hazırlayıcısı yani iç etkeni, yoksunluğun (frustrasyon) ise tesadüfi dış etkeni oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Sayfa 156Kitabı okudu
Ruhsal aygıtın görevi, dışardan ve içerden kendisine ulaşan uyarı ve duygularla başa çıkmak, bunları karşılamaya çalışmaktır.
Hayal gücünün en tanınmış ürünleri de, bizim daha önceden bildiğimiz "gündüz düşleri" (hülyalar), açgözlülüğe, büyüklük sevdasına cinselliğe yönelik isteklerin kafada tasarlanan doyumlarıdır.
Bu gündüz düşlerinin, gece görülen düşlerin çekirdeklerini ve modellerini oluşturduğunu biliyoruz.
Hastalık hangi yoldan oluşursa oluşsun, hepsinde semptomlar libido tarafından desteklenip ayakta tutulmakta, dolayısıyla libidonun normal sayılmayacak bir alanda kullanılması bizim için önemli ve aydınlatıcı bir nitelik taşımaktadır.
Semptom oluşumuyla bir çatışmanın giderilmesi, yaşamın gereklerini karşılayacak gücü gösteremeyen, dolayısıyla insanı en olumlu, en seçkin güçlerinden el çekmek zorunda bırakan otomatik bir olaydır.
Ben, ilgili davranışıyla, tehditkar yüzünü hastalığa yol açarak göstermiş tehlikelerden kendini korumayı amaçlar ve söz konusu tehlikelerin yinelenmesi artık olanaksız duruma gelinceye kadar da hastalığın iyileşmesine izin vermez ya da ancak katlanılan tehlikeye karşılık bir avantaj ele geçirebilecekse buna yanaşır.
Korku
Öte yandan, bütün çocukların aynı derecede korkak olmadığını, özellikle akla gelen bütün obje ve durumlardan büyük ölçüde ürküp çekinen çocukların ilerde nevroza yakalandıklarını gözden kacirmamamız gerekir. Dolayısıyla nevrotik yatkınlık, gerçek korkuya belirgin bir yakınlıkla açığa vurur kendini; korkuya yatkınlık daha önce, nevroz daha sonradır.