Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kurban Bayramına Dair
haber.sol.org.tr/yazarlar/nevzat... Kurban Bayramı’nın ideolojik içeriği: İnanç, itaat ve teslimiyeti gösteren bir ibadet biçimi olarak kan dökerek öldürme eylemi. İslamiyet’in Yahudilikten iktisap ettiği (“kurban” kelimesi dahi İbranicedir), ancak İbrahim’in öyküsüyle anlamlandırarak yeni bir bağlamda içselleştirdiği bu ritüel insan öldürmenin bir provası; kanı akıtılarak öldürülen hayvan da insan dublörüdür. Öykü malum: İbrahim’e oğlunu kurban etmesi emredilir, baba oğul bu emre boyun eğerler, biri bıçağı kapar, öteki bıçağın altına yatar; böylelikle tanrıya olan imanlarının tam olduğunu bu sorgulamayan itaatle ispat ederler. (...)Bir yanda bıçağın altına yatanın ölmeye kayıtsızlığı, diğer yanda bıçağı ele alanın öldürme eylemine, bu eylemle gelen ağır sorumluluğa kayıtsızlığı ve hepsinden beteri, her ikisinin birden hayata, varoluşa, tarihe kayıtsızlığı. Ölüme böylesine yabancılaşan, hayata da yabancılaşır. Ölüme kayıtsızlık ölmek kadar öldürmeyi de kolaylaştırır. Gözünü kırpmadan öz oğlunu kesmeye kalkan İbrahim’i örnek alan, tohumuna para saymadığı kâfirin tekini çok daha kolay keser. Akan, akıtılmaması durumunda ibadet yerine getirilmemiş sayılan, avuçlanıp alna sürülen kan, bu nedenle kasaplıktan fazlasıdır, cinayet provasıdır. İlla insan katili olmayı gerektirmez, ama ideolojik açıdan o yönde atılmış bir adımdır, hazırlıktır.
Haber SoL Nevzat Evrim Önal/ Paylaştıkça büyüyen atalet
Küçük burjuva bireyciliğin filozofu Nietzsche’nin hakkını vermek lazım: Malını iyi bilen bir adamdı ve çok isabetli biçimde, yoksula verilen sadakanın, varsıllıktan hissedilen utancın sonucu olduğunu saptamıştı. Korkunç acının fotoğrafıyla karşılaştığımızda aynı prensip işliyor. Nasıl maddi sorunlarımız sokakta dilenen biçare bir insanınkilerle karşılaştırılamazsa; kişisel dertlerimiz da savaşlarda kentleri yıkılmış, yerlerinden yurtlarından olmuş insanların felaketleriyle karşılaştırılamaz. Dolayısıyla bu sefalet ve felaketleri durdurma konusundaki bireysel güçsüzlüğümüz ile kendi göreli “rahat”lığımız arasında, vicdanımızın yanmasına sebep olacak bir atalet hissine kapılırız. Elimiz nasıl dilencinin bedensel engeline bakmamaya çalışırken bozuk paralara gidiyorsa, aynı refleksif biçimde paylaş butonuna gider. Ama dilencilere verilen sadaka yoksulluğu bir nebze dahi azaltmıyor ve vicdan serinleten paylaşımlar sadece bu berbat toplumsal düzen karşısındaki ataletimizi sürdürülebilir kılıp büyütüyor.
Reklam
//haber.sol/nevzat-evrim-onal/paylastikca-buyuyen-atalet
Artık bir gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor: Vicdanlı olmadan insan olunmaz ancak insanlığı bu karanlıktan vicdanlı olmak kurtaramaz; çünkü vicdanın varlığı ya da yokluğu bireysel bir mesele, yaşanan acılar ise tamamen toplumsal düzenin sonucu. Dünyadaki bunca acı sürdürülebilir olmasın, gerçekten bitsin istiyorsak, özel mülkiyete ve bireysel çıkara dayalı bu toplumsal düzeni yıkmak zorundayız. Çocuk ölüleri kıyılara vurmasın, ekmek almaya giden dedeler vurulmasın, vicdanımız parçalanmasın istiyorsak; onu teskin etmeye çalışmayı bırakmalı, bireysel ataleti paylaşıp yaygınlaştırmak yerine kırıp örgütlü eyleme geçmeliyiz.
haber.sol nevzat-evrim-onal/elli-yillik-biz-adam-olmayiz-nakarati
Zira insan erdemli olamayabilir, insanlık halidir; ancak erdemsizliği savunmak alçalmadır. Yeraltından Notlar’da bu hali benzersiz biçimde anlatan Dostoyevski’yi büyük bir yazar yapan nasıl insan alçaklığını çok iyi anlıyor olmasıysa, onu gericinin teki yapan da o alçaklığı bütün eserlerinde övgüye varan sonsuz bir hoşgörüyle kucaklamasıdır. Ve hiç tesadüf değildir ki Dostoyevski, gençliğinde devrimci mücadeleye bir ucundan bulaşıp, devletin şamarını yediği gibi geri basmış, çarcı ve allahçı olmuş bir dönektir. Anlayışı, tecrübesindendir.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/nevzat-evrim-onal/empati-degil-kavga-170349
Empati, eleştiri ve mücadelenin ölümüdür. Kendimizi bir başkasının yerine koyduğumuzda onun gibi hissedebilir, böylelikle onu kabullenebiliriz. Ama onu ya da onun içinde bulunduğu koşulları eleştiremez, bunlarla mücadele edemeyiz.