Olalla, uzun zamandır okumak istediğim ama okumayı sürekli ertelediğim bir kitaptı. Sonunda okuyabildim ve bunun için mutluyum.
•
Ana karakterimiz; Yarımada Savaşı'nda, İspanyol ordusuyla birlikte savaşırken yaralanan genç bir subay. Hastanede tedavi görürken, doktorunun tavsiyesiyle birazcık hava değişimi için eskiden soylu ve zengin olmalarına rağmen, şimdilerde paraya ihtiyacı olan tuhaf bir ailenin yanında pansiyoner olarak kalmaya başlıyor. Bizler de bu kitapta; ana karakterimizin, son derece tuhaf olan bu aileyle birlikte kalırken yaşadıklarını okuyoruz.
•
Olalla, gotik temalı ve aynı zamanda vampirli bir kitap. Zaten en başta bu sebepten ilgimi çekmişti ve beklentim aşırı yüksekti. Kitabın atmosferini ve hissettirdiği gotik havayı çok sevdim. Yazarın dilini de çok sevdim, gerçekten akıcıydı. Ama sanki bir şeyler yarım kalmış gibiydi, bir şeyler eksikti. Kitabın sonu okuyucunun hayal gücüne bırakılmıştı ve ben genel olarak kitaplarda bu durumdan pek hoşlanmıyorum. Ayrıca kafamda çok fazla soru işareti kaldı. Kitabın sonunun bağlanmış ve gizemlerin çözülmüş olmasını isterdim. Kitabın son cümlesini okuyup kitabın kapağını kapattığımda, birkaç dakika boyunca boş duvara bakıp; "ben az önce ne okudum?" diye düşündüm ve maalesef hâlâ bu sorunun cevabını bulabilmiş değilim.
•
Uzun lafın kısası; Olalla'yı ne çok sevdim, ne de nefret ettim. Benim için gerçekten ortalama bir kitaptı. Yukarda da dediğim gibi, atmosferini ve verdiği gotik havayı çok sevdim. Sırf bunun için bile okunabilir.