Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

B

B
@nursevelyn
Bana "yaşamın zevki"ni ve "sanatın zevki"ni öğrenmek için gelmiştin. Belki şans, sana çok daha olağanüstü bir şeyi, "keder"in anlamını ve güzelliğini öğretmek için seçmiştir beni. Sevgilerimle...
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Geçmişten korkma. Geçmişin geri dönülmez olduğunu söyleyenler çıkarsa, onlara inanma. Tanrı'nın gözünde geçmiş, şimdi ve gelecek bir tek andır; Tanrı'nın gözünde yaşamaya çalışmalıyız. Zaman ve mekan, "ardıllık" ve "uzanım", "düşünce"nin rastlantısal koşullarından başka bir şey değildir. Hayal gücü hepsini aşıp ideal varoluşlar dünyasında serbestçe hareket edebilir, nesneler de, özünde, biz ne olmalarını istiyorsak, odur. Nesneler, insan nasıl bakıyorsa öyle var olur.
Sayfa 166Kitabı okudu
Yüzyılımız ne kadar aşağılık ve yüklerini kaldıramayacak kadar güçsüz! Başarıya billurdan bir saray verir ama "keder" ve "utanç" için, başlarını sokabilecekleri sazlardan bir kulübesi bile yoktur; "benim" için yapabileceği tek şey, adımı değiştirip başka bir ad edinmemi önermek, oysa Ortaçağ bile, ardında huzur bulabileceğim bir keşiş kukuletası, bir cüzzamlı peçesi verirdi bana.
Sayfa 164Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizim oluşturduğumuz biçimiyle "toplum"da bana yer olmayacak, "toplum" bana bir yer veremeyecek; ama yağmurunu suçlu suçsuz herkesin üzerine fark gözetmeden yağdıran doğada, saklanabileceğim kaya yarıkları, sessizliğinde gönlümce ağlayabileceğim gizli vadiler olacak. Doğa, karanlıkta sendelemeden yürüyebilmem için geceye yıldızlar asacak, kimse beni izleyip incitmesin diye rüzgarı ayak izlerimin üstüne salacak; beni görkemli sularla yıkayıp temizleyecek, acı otlarıyla iyileştirecek.
Sayfa 164Kitabı okudu
Sanatta iyi niyetin hiçbir değeri yoktur. Kötü sanatın tüm örnekleri iyi niyetin sonucudur.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Ama yaşamın dinamik güçleri ve bu dinamik güçlerin beden bulduğu kişiler için, durum farklıdır. Tüm istekleri, kendilerini anlamaya yönelik olanlar hiçbir zaman nereye gittiklerini bilmezler. Bilemezler. Sözcüğün bir anlamında, tabii ki Yunanlı kahinin de dediği gibi insan kendini bilmelidir. Bilginin ilk aşaması budur. Ama "bilgelik"in ulaşabileceği en üst aşama, insan ruhunun bilinmez olduğunun kavranmasıdır. Son bilinmez, insanın kendisidir. İnsan güneşi teraziye koyup tarttıktan, ayı adım adım ölçtükten, yedi kat göğün yıldız yıldız haritasını çıkardıktan sonra bile, geriye kendisi kalır. Kendi ruhunun yörüngesini kim hesaplayabilir?
Sayfa 130Kitabı okudu
Kendisinden ayrı biri, parlamento üyesi, başarılı bir bakkal, önemli bir avukat, bir yargıç ya da buna benzer sıkıcı bir şey olmayı isteyen adam mutlaka bunu başarır. Bu, onun cezasıdır. Maske sahibi olmak isteyenler maskelerini takmak zorundadırlar.
Sayfa 129Kitabı okudu
Herkes sevgiye layıktır, layık olduğunu düşünenler dışında.
Sayfa 124Kitabı okudu
Çünkü insan, ruhunu ancak tüm yabancı tutkulardan, edinilmiş kültürden, iyi ya da kötü tüm maddi varlığından kurtularak anlayabilir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Metafiziğe duyduğum gerçek ilgi pek az, 'ahlak'a ise tümüyle sıfır, ama Platon'un ve Hazreti İsa'nın her sözü, doğrudan 'sanat' dünyasına aktarılabilir ve orada tam ifadesini bulur.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Sanatı en üstün gerçeklik, yaşamı ise yalnızca bir kurgu biçimi olarak ele aldım...
Acı çekmek uzun süren bir andır. Onu mevsimlere bölemeyiz. Yalnızca ruh hallerini saptayıp yinelenişini kaydedebiliriz. Bizim için zaman ilerlemez. Döner. Bir ıstırap merkezinin etrafında döner sanki. Her ayrıntısını değişmez bir kalıba göre düzenlenmiş, yememizin, içmemizin, yürümemizin, uzanmamızın, dua etmemizin hiç değilse dua için diz çökmemizin bile demirden bir formülün katı kurallarıyla belirlendiği bir yaşamın insanı felce uğratan durağanlığı; her korkunç günü en küçük ayrıntısına kadar bir öncekinin eşi kılan bu durağanlık niteliği, yaşama nedeni sürekli değişim olan dış güçlere kendini iletir sanki. Ekimden, hasattan, mısırların üzerine eğilen çiftçilerden, asmaların arasında üzüm toplayan bağcılardan, meyve bahçelerinde yere düşen tomurcuklarla beyazlanmış, meyvelerle kaplanmış çimenlerden hiç haberimiz olmaz, olamaz. Bizim için bir tek mevsim vardır, "keder" mevsimi. Güneşle ay bile bizden uzaklaşmıştır sanki. Dışarıda günün maviliği ve altın ışıltısı hüküm sürebilir; ama altında oturduğumuz küçük, demir parmaklıklı pencerenin kalın camından içeri süzülen ışık gri ve soluktur. Mahkumun hücresinde hep alacakaranlık hüküm sürer, tıpkı kalbinde hep gece yarısının hüküm sürdüğü gibi. Zaman evreninde olduğu gibi düşünce evreninde de hareket yoktur.
Seninle yollarımız her kesiştiginde; bana zevk için ya da yardım istemek için geldiğin, önemli ya da görünürde önemsiz her durumda; hayatın içinde, bir ışında dans eden toz zerreciği ya da ağaçtan düşen bir yaprak gibi görünen bütün küçük rastlantılarda, "yıkım" vardı; acı bir çığlığın yankısı gibi, yırtıcı bir hayvanın gölgesi gibi.
Sanat yapıtını sanat yapıtı, doğa yapısını da doğa yapıtı yapan nedir, biliyor musunuz? Aralarındaki fark nereden gelir? Aslına bakarsanız, nergis çiçeği bir sanat yapıtı kadar güzeldir; aralarındaki fark güzellik olamaz. Nedir ikisini ayıran, bilir misiniz? Sanat yapıtı her zaman tektir. Kalıcı hiçbir şey yaratmayan doğa, yaptıklarının hiçbiri kaybolup gitmesin diye hep kendini yineler. Yığınla nergis çiçeği vardır; işte bu yüzden her birinin ömrü bir gündür. Doğa ne zaman yeni bir biçim inşa etse hemen onu yineler. Deniz canavarı, başka bir denizde kendisine benzer bir başka deniz canavarı yaşadığını bilir. Tanrı tarihte bir Neron, bir Borgia ya da bir Napoléon yarattığında, bir tanesini de kenara koyar; onu bilmeyiz, önemli değil; önemli olan, birinin başarılı olmasıdır; çünkü Tanrı, insanı; insan da sanat yapıtını yaratır.
Şimdi anlıyordum, insan bir zamanlar mutlu olduğu yerde bir daha yaşayamazdı.
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.