Cengiz Aytmatov'un kalemiyle tanıştım bu kitapta. Çok sıcak , çok samimi bir kitaptı. Kitapta pişen ekmek öyle güzel koktu ki. Ben de tatdım sanki ondan. Tolgonay oldum, gökte öten torgay oldum, toprakla konuştum bu kitapta.
Kitap yaşlı Tolgonay'ın toprak anayı ziyaret edip onunla konuşmasıyla başlıyor. Tolgonay anlattıkça onun gençliğine hatta çocukluğuna gidiyoruz.
Küçük Tolgonay tarlada oradan oraya koşan yerinde duramayan sevimli , çalı saçlı bir kız çocuğu. Nereden bile bilirdi ki o cadı misali kız çocuğu büyüyüp alımlı bir genç kız olacak.
Tarlada olan gücüyle çalışır. Durmak bilmeden , yılmadan tüm gücünü çalışmaya verir. Bir gün yine tarlada çalışırken Suvankul ile tanışır. Severler birbirlerini. Doyasıya çalışırlar tarlada. Birgün farkında olmadan geceye kadar çalışırlar. O gece dolunay vardır. Ağaçların tepelerinde kuşlar ötüyordur.
Suvankul ve Tolgonay mutlu bir yuva kurarlar. Üç tane oğulları olur. Kasım, Maysalbek ve Caynak. Nerden bilebilirdi oğullarının böyle bir kaderi olacağını . O vakit doğurur muydu onları peş peşe?
Savaş haberi tüm köyü acı bir şekilde sarar. Tolgonay oğullarını ve çok sevdiği eşi Suvankul'u savaşa uğurlar. Köyde gelini Aliman ile onların yolunu gözlemeye başlar. Oğulları yokken toprağa o sahip çıkacak ve toprak onların rızkını verecektir...
.
10/10