Bazı meselelerden, kişilerden geçmek güçtür. Varlığı hatırlanmaz da yokluğu... Bilirsiniz. Erlend Loe, "Varlığını pek düşünmüyorsun ama yokluğunda bir şeylerin eksikliğini hissediyorsun." derken bundan bahseder. Hayat sevgili okur. Varlar, yoklar; geçiyor bir şekilde. Güzel bir hafta olması dileğiyle, var olun.
Erlend Loe
Erlend Loe
-
Mal Sayımı
Mal Sayımı
Ama bazen de yol tam da gerçek bir kitaba benzer. Kitap ilerler ve her bir sayfa bir yol taşı, bir durak, bir vasıta, bir istasyon oluverir. Ya gelecel güzel haber bir diğer sayfadaysa? Ya beklediğin gelecek sayfadaysa? Ya aradığın tam da o sayfadaysa? Ya işte bu dediğin, sevinçten ağladığın, bu yazarı görsem boynuna sarılacağım beni bu kadar iyi tanıyan biri var mıymış dediğin, ah be işte tam ben dediğin ya diğer sayfadaysa? Devam et çünkü yol, yolda anlaşılır.
Reklam
Sık sık rastlanan «büyük aşk diye anlatılan (çok- luk film ve romanlara konu olan) bir yalancı sevgi bi- çimi de putlaştırıcı sevgidir. Eğer kişi kendi güçleri- nin üretici bir biçimde dışarı taşmasıyla bir özdeşlik, bir Ben'lik duyacak düzeye gelmemişse, sevdiği kişi- yi putiaştırmak ister. Kendi güçlerine yabancılaşmış ve onları sevdiği
260 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 8 days
‘geçmiş mal sahibinin bir lüksüdür’
Bulantı; bende değil, onu dört bir yanımda duyuyorum, o bende değil, ben ondayım… Varoluş felsefesi deyince akla gelen ilk kitaplardan biri, yazarın kendi dünyasını, kendi varoluş mücadelesini okuyucusuna aktardığı kitabı; Bulantı. Kitapta Sartre, tiksinti duymasına sebep olan duygularına yer vermiş, bu sebepten adını Bulantı koymuş. Kitap günlük şeklinde yazılmış fakat akış yok. Sartre bulantı sebeplerini yazarken oldukça ağır bir dil kullanmış. Yer yer okurken bunaldığım oldu. Hatta bazı bölümlerinde yazarın okuyucusuna vermek istediğini anladığımdan emin değilim. İleri seviye okuma isteyen kitaplardan biri, beni de fazlasıyla zorladı. Felsefeye ilginiz yoksa okumayın…
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202123k okunma
Rabbim. Varlık sebebim. Ben bir dostun gönlüne hoşsam, sebebi hikmeti sensindir. Eğer biri bende iltifata tabi bir şey görmüşse, bunu nasip eden de senin böyle dilemendir. Beni koyduğun o kalplerde, hep aynı hoşnutlukla anılmam için ruhumu, kalbimi ve fiiliyatlarımı bana bırakma.
gerçekten özlemişti dünya beni öze çekmişti özüm gelinceye kadar bana temas etmişti bu dokunuş parlatınca beni benden biraz dünya isteyen ricacıları öldürdüm ve kital bitti Yazık, yazık ki yazgımın boyası koyu
Reklam
Günaydın. Yıllar geçse de büyüsek de hayallerimizin hepsine değil de birçoğuna kavuşsak da, daima bir şeyler noksan. Bir şeyler anlaşılmaz. Hiç bitmiyor insanın aradığı o "şey". "Mükemmel Günler"deki o diyalogu hatırlayın: "-Hâlâ anlam veremediğim pek çok şey var. -Hayat aşağı yukarı böyle bir şeydir." Ne tuhaf,
Kimi zaman kendimi bütünüyle işe yaramaz biri gibi hissediyor ve umutsuzluğa kapılıyorum. Özellikle bana iyiliği dokunan, ilgi gösteren ve seven insanları hayal kırıklığına uğrattığımda, “Etrafındakileri mutsuzluğa sürükleyen bir insan kadar lüzumsuz biri olabilir mi? Başkalarını incitmek dışında bir şey bilmiyor muyum? Ben o kadarlık bir insan mıyım?” Diye sorguluyorum ve kalbim parçalara bölünüyor.
Ünlü bir şehir efsanesidir; bir orman yangını sonrasında küle dönmüş ağaçların arasında balıkadam kıyafeti içinde bir ceset bulunur. Haliyle ilk başta, yanmış bir ormanın içinde bir dalgıcın ne işi olduğu pek anlaşılmasa da, basit bir akıl yürütmeyle işin aslı anlaşılır. Yangın söndürme uçaklarından biri, deniz suyuyla birlikte zavallı dalgıcı da deposuna almış ve yanan ormana atmıştır. Açıkçası ben her zaman, hikâyeyi dinleyenler için trajikomik diye nitelendirilebilecek bu hadisenin dalgıcın bakış açısından nasıl görünmüş olabileceğini düşünmeyi çok daha ilginç bulmuşumdur. Denizin altında tatlı tatlı süzülür, türlü deniz canlısını incelerken, birden kendisini metalik bir hapishanede buluveren bu adam o an ne düşünmüştür? Rahmetli, sudan alınıp ormanın tepesine kadar taşındığı o süre içinde işin aslını anlayabilecek kadar derin bir kavrayış ve soğukkanlılığa sahip değil idiyse –ki takdir edersiniz bu hiç de kolay bir şey değildir–, herhalde müthiş bir korku ve panik yaşamış olmalıdır. Daha da enteresanı, neye uğradığını anlayamadan kendisini cayır cayır yanan bir yere doğru düşerken bulduğunda, aklından neler geçmiştir? Eğer korku ya da basınç farkı gibi bir nedenle ölmeyip bunu yaşadıysa, sanırım öldüğünü ve cehenneme postalandığını düşünmüş olması kuvvetle muhtemeldir
11. BölümKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.