Yaşam can sıkıcı bir kapandır. Düşünen bir adam olgunluk çağına ulaştığı ve bilinci olgunlaştığı zaman, elinde olmayarak, kendisini çıkışı olmayan bir kapanda hisseder. Gerçekte o, kendi isteğine rağmen, birtakım rastlantılarla yokluktan yaşama davet olunmuştur... Niçin? Kendi varlığının sebep ve amacını anlamak ister; ona söylemezler veya söyleseler de saçma sapan şeyler söylerler; o kapıyı çalar, açmazlar; sonunda ölüm de yine isteğine rağmen gelip ona çatar. Ve işte böyle tıpkı hapishanede olduğu gibi ortaklaşa felaketlerle birbirine bağlanmış insanlar bir arada oldukları zaman nasıl kendilerini biraz daha iyi hissederlerse, yaşamda da, çözümlemeye ve genellemeye yatkın olan insanlar, bir arada bulundukları ve vakitlerini, yüksek ve özgür düşünce alışverişiyle geçirdikleri zaman, kapanın varlığını fark etmezler. İşte bu anlamda akıl ve zekâ, yeri hiçbir şeyle doldurulamayan bir zevk, bir hazdır.