Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zaten birçok Türk evinde böyle bir suskunluk vardı, geçmiş konuşulmazdı. Sanki o korkunç olaylardan söz etmek, her şeyi yeniden başlatacakmış gibi... Türkiye’de hemen her konuda, her kurumda sorunların çözülmesinden çok üstünün örtülmesine öncelik verilmesi, acaba bu alışkanlığın sonucu ortaya çıkan bir durum muydu? Bu memlekette, Kürt sorunundan yoksulluğa, hemen her meselede bir görmezden gelme, yok sayma alışkanlığı vardı. Bir muhalif kişi bunlardan söz ederse, sanki sorunları o yaratmış gibi ona öfke duyulurdu. Farklı düşünmek, çok zaman düşman kabul edilmenin nedeni olurdu. Toplum olarak, sessiz bir sözleşmeyle susma kararı alınmış, yaşananlar genç kuşaklara aktarılmamıştı. Bu iyi miydi, kötü müydü bilemiyorum. Hiç kimseye düşman olmadan yetiştirilmiştik. Bu işin iyi tarafıydı ama bir de geçmişimiz konusundaki korkunç cehaletimiz vardı.
Özdemir Asaf
"Ne zaman imkânsizi seversen, iste o zaman gerçek seversin." Sevginin belki de gerçek anlami imkânsizliktir. Bu anlami bile bile yola gikmall insan. Çünkü birine kavusmak umuduyla yalnizca sevilmez. Ona dair bütün imkânsizligi da beraberinde göze alip öyle sevebilmeli insan. Hem sevginin yarasi olmus olmasaydi, manas hic bu kadar derin olur muydu? Leyla'lar, Asli'lar, Kerem'ler, Mecnun'lar ve daha örnek sayabilecegim onlarca insan olmus olmasa, askin bu denli büyük ve ugrunda bir çok seyi göze alabilecek kadar cesur oldugunu belki de hiçbir zaman idrak edemeyecektik.kadar cesur oldugunu belki de hiçbir zaman idrak edemeyecektik. Zira sevgi, cesur olmayi gerektirir. Dahasi çaba... Ama bazen de ne kadar çabalarsan çabala olmuyor. Sonra mi? imkânsizligi sevmeyi ögreniyorsun. Kalbinde derin bir yara ile yaşamayı..
Reklam
Bu dünyanın bir sahibi yok muydu; bir sahibi mi? "Lakin işte o ben'im; ben'im! Fakat kötürüm bir sahip! Eli ayağı işlemiyor. Dili söylemiyor. Bir türlü hiçbir harekete geçemiyor!"
Sayfa 259 - İletişim Yayınları 40.baskı / İstanbul 2021Kitabı okudu
Hem sonra, Zarife’nin ona gerçekten ihtiyacı var mıydı? Gerçi kadın büyük sıkıntılar, dertler içindeydi, bu durumda kendisini sevebileceğini nereden çıkarıyordu? Mecbur muydu onu sevmeye? Onu istemeye? Çocuklara gelince, onların Yedigey amcalarını çok sevdiklerinden hiç kuşkusu yoktu. Ona çok bağlıydılar. Ama Zarife niçin sevecekti? Ne hakla böyle düşünceler geçiriyordu aklından? Uzun yıllardan beri yerleşip kaldığı ve besbelli hayatı boyunca kalacağı bu ortamda o saçmalıkları nasıl düşünürdü?
Sayfa 60 - Ötüken Yayınları, IX
Mutlu muydu peki? Aile, okul, toplum ve ülke akılsızlarla dolu olduğu için böyle akılsız çocuklar yetişiyordu. Pis, zayıf, kötü kokan, çirkin, burunsuz ve gözsüz ama mutlu çocuklar. Bu çocuklar toplum ve ülkenin aynası ve yetişkinlerin cezasıydı. Büyüdüklerinde ülkelerini pislikten, zayıflıktan, kötü kokudan ve çirkinlikten kurtaramayacaklardı. O devasa yok edici parmağın Kedi Ülkesinin umudunun üzerinde olduğunu gördüm tekrar. Hiç umut yoktu! Çok eşlilik, özgürce birlikte olma. Bunlar sadece "o iş" içindi. İnsanlar kendi milletlerinin geleceğini hiç düşünmüyordu. Hayatı seviyorlardı. O devasa yok edici parmağın hemen altında yaşamayı seviyorlardı. Gebermeyen hayaletler!
Sayfa 114 - 4. Basım Ekim 2023 İstanbul Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Efendiler, Rıza Paşa Kabinesi ve o kabinede, Harbiye Nâzırı olan zat, aziz vatanımızı işgal eden, süngülerini milletin canevine saplayan düşmanları misafir kabul ediyor ve onlara misafirseverlik ve yumuşaklıkla harekette mecburiyet görüyor. Bu ne düşüncedir, bu ne kafadır? Milli dava bu muydu?
Sayfa 287Kitabı okudu
Reklam
İnsandan geriye kalanlar… tam olarak ne anlama geliyordu bu? Birkaç sert kemik ve yumuşak doku muydu? Giysi ve aksesuarlar mı? Somut,bir tabutun içine sığacak kadar ufak bir takım şeyler mi? Elle tutulamayan şeyler miydi yoksa -gök kubbeye gönderdiğimiz kelimeler, kendimize sakladığımız hayaller,sevgililerimizin yanındayken tekleyen kalp atışlarımız,doldurmaya çalıştığımız ve asla yeterince dile getiremediğimiz o boşluklar- yani her şey olup bittiğinde,koca bir hayattan, bir insandan geriye kalanlar… ve gerçekten çıkarılabilir miydi bunlar topraktan?
Sayfa 243
112 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ataerkilliğe ve Namus Kavramına Bakış: Kırmızı Pazartesi
Kırmızı Pazartesi, herkesin bildiği bir cinayeti anlatırken aynı zamanda toplumu eleştiren bir roman. Eser, klasik bir roman başlangıcının aksine olayların sonundan başlayarak olayları ele alıyor. Yorumum ufak spoiler içerebilir, ona göre okumanızı tavsiye ederim. Kitap Santiago Nasar’ın öldürüleceği günü anlatarak başlıyor. Konu itibariyle ne
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177,9bin okunma
Bu hayalin gerçekliğine inanmak tabii ki sapkınlıktı ama başka seçeneğim var mıydı? Acı gerçeklerle yaşamakta ısrar etmenin faydası neydi? Ne bekleyebilirsin o gerçeklikten? (…) Delilik bu muydu? Herkes bu konuda hemfikir olurdu. Eh peki o zaman, ben bu deliliği kabul ediyordum. Bir sabah kalktığımda, büyünün ortadan kaybolduğunu, yeniden hiçliğin ortasında kaldığımı keşfetsem ne fark edecekti? Ayaklarımın altında açılan bu uçurumdan beter olamazdı.
Sayfa 58 - DaniKitabı okudu
56 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
“Kendimle konuşasım varmış.” incelemesi bu.
Ara ara açıp bir iki hayat kuralı okumak lazım. Elbette bildiğimiz şeyler ama dönem dönem unutup karamsarlığa kapılıyoruz ya da belki de depresif ruh hali de insanın bir ihtiyacı bilemiyorum , tabii ki sevilesi yanı yok ama uğrayıp geçiyor ki geçiyor olması , olabilmesi önemli olan bence. Hızlı atlatmak için bu kitap güzel hatırlatmalar yapar
Mutlu Olma Sanatı
Mutlu Olma SanatıArthur Schopenhauer · Can Yayınları · 202013,1bin okunma
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.