Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
"Onun tek amacı, 'Bozkurtlar'ı tamamlamakdı. Sarı saman kâğıtlı bir kalın müsvedde defterine yine sapsarı ve reklam olsun diye bir firma tarafından hazırlanmış yaklaşık 40 santim uzunluğundaki bir kurşunkalemle , 1945/46 Kışı'nın o mağmum ve rutûbetli kış ikindileri günler saat 16.00'ya doğru başını alıp giderken deliler
Reklam
Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir. Gece vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde! En berbat şeyler, hatta ölüm bile böyledir. Sevdiğim şu kitabın sayfalarını daha fazla çeviremem artık, boş yere bir gün hepsini okumuş olmayı umarım. Bir zamanlar, üzerinde ışık parladıkça dibe çökmüş hazinenin ve diğer batıkların göründüğü suyun dipsiz derinliklerine bakamam artık. Tek bir hareketle kitabın sonsuza dek kapanmasına karar verilmişti çünkü, oysa yalnızca bir sayfasını okumuştum daha. Sonra ışıklar yüzeyde oynaşıp dururken, suyun sonsuza dek donmasına karar verildi ve ben ne yapacağımı bilemez halde öylece durdum kıyıda. Arkadaşım öldü, komşum öldü, sevgilim, ruhumun cananı öldü; sırlar aynı sarsılmazlıkla sürüp gitti ve ben kendi sırrımı hayatımın sonuna kadar kalbimde taşıdım. Bu şehrin içinden geçtiğim mezarlıklarından herhangi birinde, onlara kıyasla benden, bana kıyasla da onlardan daha gizemli biri var mıdır acaba?
Biliyordum, benimle seyahat etmek istemiyordu, çünkü bu kadar büyük bir yakınlık, iki insanın günlerce yabancı bir yerde, otel odasında sadece birbiri için yaşaması onu ürkütüyordu. Evdeyken aramızda evin kendisi, iş, sosyal çevre, gündelik hayatın akışı vardı.
Bir mum yanmasından Ve bir kedi oyunundan Kaldı sonunda Bir gecenin tam ortasında Bir evin bir odasında Göz-göze susan İki insan.
"...her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde!"
Reklam
serçeyi öldürmek
Yabancı olduğum evin tek bir odasında alışmaya başladığım bir hayat vardı. Alıştığım iki insan ve sahiplenmeye başladığım bir düzen vardı, Yıkıldı. Koca evin dört duvarına astığım tabloları indirmeye başladım. Odanın dışına atıldım. Tüm aitliğim eridi. Kısa sürede unutturulan gerçekle yüzleştim. Yalnızdım. Ne olursa olsun yine yalnızdım. Takvim yaprakları zihnimde uçuştu, akrep ve yelkovan ayaklarını yere vurarak hareket etmeye başladı. Tik tak. Hayal kırıklığı, zamanı bir işkenceye döndürdü ve bana günleri bu eve geldiğimden beri ikinci kez saydırdı Şafak yüz yirmi bir.
Sayfa 516 - İndigoKitabı okuyor
Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir. Gece vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde!
98 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Dağılma...
Aylardan Mayıs. Zamanı neden belirtmek istediğime dair sizi ikna edebileceğim herhangi bir fikrim yok. Yüz yetmiş metrekarelik bir evin otuz metrelik bir odasında, altına sünger yığılmış kıçı kırık bir sandalyede oturmuş inceleme yazıyorum. Bir kitap okumuştum. İsmi Dağılma. Nedensizce bu kitap düştü hatırıma. Başka şeyler de düştü aslında ama dağıttım onları Dağılma kitabının karakteri gibi acımasızca ve umarsızca... Dağıldım, dağıttım ve biraz daha yaşadım. Hala yaşıyorum öyle ki parmaklarım klavyenin üzerinde ne yazdığını bilen parmaklar gibi geziyor oysaki ne yazacağıma dair fikirlerim sürekli dağılıyor ben yazmak istedikçe onlar inatla dağılıyor. Neyse Dağılma kitabın da yazıldığı gibi “Ama bazen dağılma çok daha kuvvetli bir birleşmenin habercisi olabilir.” Ben de buna inanayım. Seneler geçmesine rağmen kitabın hatırıma düşmesi tuhaf. Herhalde bu kitap hayat denen metafordan yeterince nasibini aldığı için hatırıma düştü. İyi ki de düştü çünkü dağıldım. En beğendiğim alıntısı da buydu: “Kural buydu işte, her şey akıp gidiyordu ve biz de hayatın kendisiyle birlikte sürüklenip gidiyorduk.
Dağılma
DağılmaVeysel Nazlı · Fihrist Kitap · 202234 okunma
Bana
Sen hiç salamura peyniri Yanında cevizle yedin mi? Aşk bir izlek mi cevizle peynir arasında Evin arka odasında bugün biri ölecek mi?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.