"Yoldaşlarımız bilir; 1960’lı, 1970’li yıllar boyunca sokağa sanki bir çiçek bahçesine gidercesine bir rahatlıkla çıkıyorduk. Belimize silahımızı sokup, mermiyi namluya sürüp, tetik emniyetine alıp öyle çıkıyorduk. Her an ölmeye ve öldürmeye hazırdık ve bu çok doğal bir durumdu bizim için. Hiç strese girmiyorduk, günlük yaşamımızın bir parçasıydı bu. Gün oldu üzerimize mermiler de yağdı. Gün oldu yanı başımızdaki yoldaşımızı da kaybettik. İşkencelerden de geçtik. Ama asla ne yüreğimiz korku duydu, ne inancımız, kararlılığımız en ufak bir sarsıntıya uğradı."