Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Önceki iki kitabını okuduğum Sibel Sevgen'in üçüncü kitabı SON AGARTA MABEDİ'nin arka kapak yazısı çok iddialıydı.
"Bir daha düşün, sayfaları çevirmek istediğine emin misin?"...
Ama bana altı boş bir cümle olarak gelmekten çok uzaktı, çünkü yazarın önceki iki kitabını çok sevmiştim. Hatta ikinci kitabına bayılmıştım.
Amatör
Yoğun bakım doktoru, Dr.Nilüfer Hanım'ın ve sağlık çalışanlarının, hasta ve hasta yakınlarının hikayesi aslında bu kitap. Ama o kadar içten, o kadar sıcak duygularla yazılmış ki; okurken hep bir yerlerden anımsadığım hikayelerim oldu benimde az çok; ya bir sağlık çalışanı olarak, ya da bir hasta yakını.. Yoğun bakımın iki tarafını da yaşamış biri olarak, kitaptaki hikayeler o kadar dokundu ki bana, okuyanın mutlaka kendinden bir şeyler bulacağına da eminim.
Üç çocuk annesi Dr.Nilüfer Hanım’ın, günün birinde kendi kanseriyle tanışması, yine kanserle mücadeleye devam etmesi, duygu durumları harika aktarılmış kitaba. Çocuklar açısından da bu durumu okumak ayrıca etkileyiciydi. Okurken yaşadıklarını hissedip, yazarın hayatına dokunuşlarına ortak olup, arkadaşlarının yazdıklarını ve bir çok hastanın içsel yolculuğuna tanıklık ediyorsunuz.. Son derece sürükleyici, yüreklere dokunan bir kitap. Gerçek hayat hikayeleri, ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi. Sizlere de bir şeyler katacağına inandığım, hayatın gerçekleri ile yüzleşmek için güzel bir öneri..
#YoğunBakımdanMektuplar
^
#kitaptanalıntı
Hayatta dönüşmek için bir nedenin yoksa sen de dönüştürmeyi dene. Bir yerinden tutarak başla, hem de sıkıca, bırakma, vazgeçme, erteleme hayatı ve doyasıya yaşa!
#alıntı
Emek verin kendinize. Önce bir emekleyin. Düşün bazen, hatta canınız da yansın. Ama öyle bir kalkın ki; kimse sizi düşüremesin.
^
@theseusyayinevi @perseusyayinevi #bloghemsire @dr.niluferhaker
Güray süngü yeni yeni tanımaya başladığım yazarlardan bu okuduğum ikinci kitabı.Bana sıklıkla Can Yücel’in Davet şiirini anımsattı.
Kitap insanın kendine yabancılaşmasını ya da içinde taşıdığı ve kendinin dahi haberdar olmadığı kişiliğiyle tanışınca yaşadığı şaşkınlığı ve çok daha fazlasını konu ediniyor.
İlk bölümünü kolay ve anladığımı hissederek okudum fakat ikinci bölümden sonra ipler koptu :)
Beynim anlamlı bir bağlantı kurmak,düşü gerçekten ayırmak,zamanı yakalamak ve kimin bakış açısından bakıldığını anlayabilmek konusunda epey çabaladı.Çok yoruldum okurken hissederken demeliyim belki de...
Sonunda her düşün gerçek, her gerçeğin bir düş olduğunu; ikisinin ne kadar girift olabileceğini, zamanın bütünselliğini ya da yaşadığımız her şeyin farklı zaman ve farklı bakış açılarıyla nasıl bambaşka algılanabileceğini de anlamış oldum. Çünkü söz konusu olan insandı ve insanı gerçek veya düşlerle sınırlayamazdık. Bizi biz yapan şeyler hem içte hem dıştaki oluşumumuz, hem şimdi hem geçmişte hem de gelecekte yaşayacaklarımızdı ve hem içte hem dışta olabilmeyi başarabildiğimiz kadar biz oluyorduk belki de...
Bu Kitabı Yanınızdan Ayırmayın
Bir kitabın yazarının bir döneme hüküm sürmüş bir imparator tarafından yazılması aslında okunması için iyi bir sebep . Üstelik bir de hayatla ilgili kendi düşüncelerini kaleme alması kitabın bendeki okunma isteğini fazlasıyla artırdı diyebilirim
Marcus Aurelıus MS 161 -180 yılları arasında Roma İmparatoru olarak görev almış biri . Stoacı
Aşkı aramadan evvel , düşün bir , ya benden nasıl bir aşık olur ? Diye soruyor elif şafak bir soy ağacından başlıyor kitap .. ataerkil toplumu ,töreleri ,ikiz kız kardeşin duygularını ,sevgisiz bir evlilik ,annesini öldüren bir evlat ..sonsuzluğun içinde filizlenen aşk ..
Fırat nehri kıyılarında bir Kürt köyünde başlıyor hikaye ,İstanbul ve londraya kadar uzanıyor 6 çocuğu olan naze bir umutla 7. Çocuğunu erkek beklerken ikiz kızları dünyaya geliyor 40 günlük sessizliğini kızlarına isim bulurken bozuyor kader ve yeter kocası ise ona şöyle diyor sen bebelere isim vermemişsinki göklere mektup yazmışsın.. sonra isimleri Cemile ve pembe oluyor o kadar güzel bir dille kaleme alınmış ki okurken olayın içinde gibi bir his ve sürükleyici bir dil Garanti kitap diyebilirim
Kişisel gelişim/ Psikoloji
Öncelikle Beyhan budağı bilmiyenler için youtubede aratmalarını tavsiye ederim.
Kitap parçalara ayrılmış ve Beyhan beyin hem deneyimlerini hem okuduklarını içeriyor , kendisi bir psikolog deneyimleride tabiki insan hayatı üzerine.
kendi analizlerini paylaşıyor kitabında
kitap ilk başta kendini bilmek ile ilgili tavsiyeler veriyor sık sık
Doğan Cüceloğlundan etkilenildiğini düşünüyorum ki Beyhan bey bunu kendiside youtube videoları ve kitabın ilk sayfalarında söylüyor
Kitap açıkcası okurken cok zevk aldığım bir kitap oldu bazen bildiğim şeyleri bir aile Büyüğü yada bir dostumdan duyuyormuşum gibi oldu .
kitap Beyhan beyin youtube videolarındanda parçalar taşıyor du o yüzden tanıdık geldi bazı yerleri. Tabi kitap iyi düşün iyi olsun çiçekler böcekler diye geçiştirmiyor böyle saçma bir kişisel gelişim değil realist geldi bana söylediği şeyler
Neleri kontrol edebiliriz neleri edemeyiz,Bırakabilmenin önemi gibi şeyler vardı kitapta aklımda en çok kalan kısım Charles Bukowskinin felsefesini kullanıldığı alandı Sat komandoları ile ilgili olan bazen çabalamamak paniklememek bizi daha ileri götürebilir
uzatmadan puanlamamı yapacak olursam çok yalın anlatımlı güzel konulara değinilmiş zaman zaman açıp tekrar bakılacak bir kitap üslup ve dil çok güzeldi
Ama kişisel gelişim ardı ardına cok okuyunca sıkabiliyor tabikii o 1 puan kırdım
1 puanda aşinalığımdan kırdım onun dışında 8/10 luk bir kitap olmuş
Ayrıca bu kitabı okumadan önce yazarın diğer kitaplarına göz atmanızıda öneririm
bknz : Senin Suçun değil,Kendine iyi davran güzel insan
iyi okumalar dilerim
Paranın olmadığı , yolun olmadığı ama soğuğun çok olduğu bir yer Hakkari’nin Pir Köyü. Dillerini anlamadığı insanların coğrafyasına sürgün edilen bir öğretmen.Tam bir roman değil , bir öykü değil , daha çok şiir gibi yazılmış diğer eserlerden farkı alışılagelmiş betimleme ve tasvirler yok .Yoksulluk, töre , salgın hastalıklar , ölen bebekler , kuma getirilen kadınlar , hep geç kalınmışlıkların , yerden kalkmayan karın ve yarattığı yalnızlığın öyküsü .Bir köyün sadece bir mevsim görev yapacak bir öğretmene bir yabancıya yüklediği anlamın ve her şeyin bir şekilde son bulduğunun resmi .Okurken asla sıkılmayacak bazen gerçek bazen bir düşün içinde kaybolacaksınız.Sadece bir öğretmenin değil kendini arayan bir insanın hikayesi.
